İt Ürür, Kervan Yürür: Hakikatin Yolculuğu ve Zamanın Firavunları
İt Ürür, Kervan Yürür: Hakikatin Yolculuğu ve Zamanın Firavunları
Bazı sesler vardır ki, ne kadar yüksek çıksa da hakikati sarsamaz. Bazı tehditler vardır ki, ihtiva ettiği hezeyanla kendini tüketir. Bu seslerin sahipleri, bin yıldır aynı dili konuşur, aynı kini taşır ve aynı oyunu sahneler. Bu oyunlara verilen cevap ise kadimdir, vakurdur ve derindir:
“İza elkamte külle haven, ma vecedet fil ardı hacaren.”
(Her ürene bir taş atsan, yeryüzünde taş kalmaz.)
Bu söz, bir hikmettir. Her iftiranın, her saldırının, her düşmanca naranın peşine düşmek, büyük davaların ve büyük milletlerin şanına yakışmaz. Çünkü hakikat kervanı, itlerin sesiyle yön değiştirmez. Kervan yürür, it ürür.
Tohum Aynı Tohum: Gladstone’dan Menachem’e
Bugün İsrail’in içinden veya batılı merkezlerden Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamalar yeni değildir. Bundan bir asır önce, İngiltere parlamentosunda Kur’ân’ı kaldırarak “Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hâkim olamayız” diyen Gladstone, hangi kini taşıyorsa; bugün onun izinden giden Yoni Ben Menachem de aynı kinle konuşmaktadır.
Tohum aynı tohumdur.
Damar aynı damardır.
Oyun aynı oyundur.
Hedef aynı hedeftir: Müslümanların birliğini bozmak, millet ile idarecinin arasına fitne sokmak, İslâm coğrafyasını dizayn etmektir.
İçimizdeki Eller, Dışımızdaki Kuklacılar
İsrail’in ve Batı’nın doğrudan veya dolaylı saldırıları, her zaman içerideki taşeronlar eliyle başlamıştır.
Darbeler,
Kaos planları,
İnanç ve kimlik düşmanı medya,
15 Temmuz gibi işgal denemeleri hep aynı gayenin uzantılarıdır.
Ne zaman içimizdeki taşeronlar tükenmeye başlamışsa, asıl merkez sahaya çıkmak zorunda kalmıştır. Bu, bir yönüyle düşmanın çaresizliğini; bir diğer yönüyle ise zaafımızı değil, mukavemetimizin büyüklüğünü göstermektedir.
İrandan sonra sıranın Türkiye’ye geldiği zırvasında bulunanlar belli ki hala bu milleti uyuşturdukları millet düşünüp, ecdatlarını ve attığı Osmanlı tokadını da unutmuş gibiler.
Garkad Ağacı ve Tarihin Mukadderat Planı
Peygamber Efendimiz’in (sav) Garkad ağacı hadisi, bu hesaplaşmanın sıradan bir siyasi mücadele olmadığını gösterir.
Hadiste buyurulur ki:
> “Ağaçlar ve taşlar, ‘Ey Müslüman, işte arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür’ diyecekler. Ancak Garkad ağacı konuşmayacak; çünkü o Yahudilerin ağacıdır.”
(Tirmizî, Fiten, 57; Müslim, Fiten, 82)
Bu, bir kin söylemi değildir; bir ilâhî senaryonun bildirisi, bir ilâhî vaadin işaretidir. İstanbul’un fethi nasıl bir hakikat olarak tahakkuk ettiyse; bu hadisin işaret ettiği hakikat de zamanı geldiğinde tahakkuk edecektir.
Bu yüzden Müslüman, sadece siyasi gelişmeleri değil; vaad-i ilâhîyi de okumalıdır.
Tepki Değil, Tavır Zamanı
Bugün düşmanın her sözüne cevap yetiştirmek değil; istikamet üzere olmak, birliğimizi korumak ve kararlılığımızı sürdürmek esastır. Onlar iftira atar, tehdit eder, kaosu büyütmeye çalışır. Lakin biz şu gerçeği biliriz:
> “Onlar tuzak kurar, Allah da tuzak kurar. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
(Âl-i İmrân, 54)
İslâm milleti, bu asrın son büyük cihadına hazırlanırken; düşman cephesinde sesler yükselecektir. Çünkü hak doğdukça, bâtıl daha çok bağırır. Zira tükenmekte olan bir yalancının en çok konuştuğu zamandır.
Özet:
İsrail ve Batı’dan gelen tehdit ve saldırılar, tarihin tekrarından ibarettir. Bir zamanlar Gladstone’un Kur’ân düşmanlığı neyse; bugün onun izinden gidenlerin hezeyanları da aynıdır.
İrandan sonra sıranın Türkiye’ye geldiği zırvasında bulunanlara bir cevaptır.
Gerçek sahadaki cevaptan önceki cevap.
Ancak her iftiraya, her saldırıya cevap vermek değil; istikamet üzere durmak, hikmetle hareket etmek ve birliğimizi korumak esastır. “İt ürür, kervan yürür” sözü, bu duruşun özüdür. Garkad ağacı hadisi gibi ilâhî işaretler de, bu büyük hesaplaşmanın sonunda hakikatin galip geleceğini haber vermektedir. Bugün Müslümanlara düşen; davalarını, düşmanın sesiyle değil, imanın sesiyle büyütmektir.