İstemenin Sırrı: Duanın Kendisi Verilişin Müjdesidir

İstemenin Sırrı: Duanın Kendisi Verilişin Müjdesidir


اَگَرْ نَه خٰواهٖى دَادْ ، نَه دَادٖى خٰواهْ

denildiği gibi: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”
Mektubat

İnsan, fıtratı gereği hep ister. Rızık ister, sağlık ister, huzur ister, afiyet ister, cennet ister. Fakat çoğu zaman da isterken, “Acaba kabul olur mu?”, “İstediğim şey verilecek mi?” gibi bir tereddütle karşı karşıya kalır. İşte tam da bu noktada, ehl-i marifet bir hikmetle cevap verir:

> “Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”
(Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî)

Bu söz, insanın içindeki en derin endişeleri söndüren, kudretle yoğrulmuş bir müjdedir. Çünkü istemek bile, aslında verilişin bir işaretidir. Yani senin kalbine düşen o arzu, senin değil; Allah’ın sana bir lütfudur.

  1. İstemek, İlahi İradenin Tohumudur

Her istek bir sebepsiz doğmaz. Bir şeyi istemek, o şeyin yaratılmaya ve verilme ihtimaline dair gizli bir irade tecellisidir.
Tıpkı toprağa atılan tohumun, filizlenecek bir yağmuru çağırması gibi…

Bir çocuk su isterse, annesi onun susadığını zaten bilir. Ama onun istemesi, annenin merhametini harekete geçirir.
İşte kulun duası da böyledir: Allah, ihtiyacı bilir ama istemeyi de ister. Çünkü dua etmek, kulun rahmet kapısına yönelmesidir.

> “Senin içindeki o isteği veren O’dur.
Demek ki sana vermek istediği için seni istemeye teşvik etmiştir.”

  1. Kalpteki Meşru İstekler, Cevap Bekleyen Davetiyelerdir

İnsanın kalbine düşen temiz, fıtrî, meşru arzular; kaderin bir yönlendirmesidir.
Bir gençte ilim isteği varsa; bu, ilme layık kılınma ihtimalidir.
Bir anne, evladının hidayetini istiyorsa; bu, rahmetin bir kapı aralamasıdır.
Bir mazlum, adalet isterse; bu, kudretin harekete geçmesidir.

Çünkü Allah, boşuna arzu vermez. Eğer bir şeyi sana istemeyi verdiyse, bil ki onun verilmesi de mümkündür.

  1. Dua, Verilmemişin Değil, Verileceğin Delilidir

Dua sadece verilmemiş şeyler için yapılan bir çağrı değildir.
Dua, verilmek istenenin şuurla talep edilmesidir.
Yani dua bir ihtiyaç değil; bir hazırlıktır.

> Senin ağzındaki dua, rahmetin dilinden çıkan bir yankıdır.
Kalbindeki istek, rahmetin kapısını çalan görünmez bir eldir.

İşte bu yüzden, dua eden bir insan aslında şunu demektedir:

> “Ey Rabbim! Sen bana bu isteği verdin. Ben de senin kapına geldim. Senin merhametini biliyorum. Boş çevirmeyeceğini umuyorum.”

  1. Ya İstediğim Verilmezse?

Bu sorunun ardında çoğu zaman kısa vadeli ve dar bakış açısı yatar. İnsan, istediği şeyi istediği şekilde hemen olsun ister. Ama unutur ki, duanın kabulü ya istediği şeyle, ya daha hayırlısıyla, ya da ahirette sevapla olur.

> Bir çocuk kibrit ister ama annesi vermez, çünkü onun canını yakabilir.
Oysa çocuk verilmeyince üzülür, ama bilmez ki korunmuştur.

Senin istediğin verilmeyince üzülme; ya daha iyisi hazırlanıyordur ya da sen daha hayırlısına layık kılınıyorsundur.

  1. Allah Vermek İçin Bahane Arar, Yeter Ki Sen Yönel

Bediüzzaman, Allah’ın rahmetinin önceliğini şöyle tarif eder:

> “Duanın kendisi bir ibadettir; cevabı verilse de verilmezse de ecir kazandırır.”
Yani dua etmek başlı başına bir rahmet kapısıdır.
Yeter ki sen iste.
Yeter ki sen yönel.
Yeter ki sen el aç.

> Çünkü O, senin istemeni vermek için ister.
İstemek, alınacak bir nimetin önceden gönderilen habercisidir.

Sonuç ve Özet

“Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” sözü, Allah’ın rahmet ve hikmet merkezli muamelesini anlatır.

Kalbe düşen her fıtrî ve meşru istek, verilme ihtimali olan bir nimetin habercisidir.

Dua etmek, sadece istemek değil; verilecek olana hazırlanmak demektir.

Allah, kuluna istemeyi vererek ona rahmet kapısını aralamıştır.

Her dua bir sonuç doğurur; ya dünya nimeti, ya ahiret mükâfatı ya da şerden korunma olarak…

> Unutma:
İçindeki temiz isteğin kaynağı Allah’tır. O istemese, sen de isteyemezdin.
O hâlde iste! Çünkü vermek için seni kendine yöneltti.

 

Loading

No ResponsesHaziran 30th, 2025