Dalkavukluk Zafiyettir, İz’anı Olanın Zırhı İzzettir
Dalkavukluk Zafiyettir, İz’anı Olanın Zırhı İzzettir
Hayatın her sahasında, güçlü ile zayıf, zalim ile mazlum, şahsiyetli ile dalkavuk karşı karşıya gelir. Ancak bu karşılaşmalarda insanın tavrı, onun değerini, akıbetini ve izzetini tayin eder. Tarihin derinliklerinden günümüze kadar tekrar eden bir hakikat vardır: Zulüm, zaafla beslenir; tecavüz, teslimiyetle cesaret bulur. İşte bu yüzden, zalimin karşısında eğilmek; onu değil, zulmü güçlendirir. Onun insaniyet değil, canavar vicdanı taşıdığını unutanlar; dalkavuklukla kurtulacaklarını sanırken, saldırılara kapı açarlar.
Bediüzzaman Said Nursî’nin bu veciz tesbiti, sadece bir siyaset dersi değil, aynı zamanda bir insanlık uyarısıdır:
> “Canavar bir hayvana karşı kendini zayıf göstermek, onu hücuma teşci ettiği gibi; canavar vicdanı taşıyanlara karşı dahi dalkavukluk etmekle zaaf göstermek, onları tecavüze sevk eder.”
Bu cümle, hayata ve topluma dair derin bir sosyolojik ve psikolojik gözlem ihtiva eder. Zira kimi insanlar ve sistemler, karşılarında sağlam duruşlar bulduklarında frenlenir, ama zayıflık gördüklerinde taşkınlıklarını azgınlığa çevirirler.
- Zayıflık mı, Zillet mi?
İnsanın zayıf olması, fıtrîdir. Herkes bir yönüyle acizdir, muhtaçtır. Ama bu zayıflık iffetli bir sabır ve vakar içinde taşınırsa, insana değer kazandırır. Ne var ki, zayıflığı dalkavuklukla telafi etmeye kalkmak, zayıflığı zillete dönüştürür. Bu da insanın hem şahsiyetine hem de karşısındakine zarar verir.
Canavar vicdanlı kişiler; merhamet, adalet, empati gibi duygulardan mahrum oldukları için, zayıf gördükleri her fırsatı ganimet sayarlar. Onlara karşı gösterilen eğilim ya da yağcılık, onların şefkatini değil, açgözlülüğünü artırır. Nitekim Firavun’un kavmi ona “en yüce rab” diye boyun eğdikçe, Firavun azgınlaştı. Çünkü onun vicdanı, dalkavuklukla yumuşamazdı.
- Dalkavukluğun Bedeli: Onur ve Haysiyetin Kaybı
Dalkavukluk, dıştan bir koruyucu maske gibi görünse de, içten içe ruhu kemiren bir zehirdir. Önce izzeti öldürür, sonra haysiyeti çürütür. Dalkavuk olan kimse, sadece bir şahsı değil, kendi kimliğini de inkâr etmiş olur. Zira dalkavuk, ne sadıktır ne de özgürdür. Sürekli rüzgâra göre eğilen bir kamış gibidir. Kimi zaman bu tavırdan menfaat doğar gibi görünse de, uzun vadede en büyük zararı dalkavuk çeker. Çünkü zamanla kişiliği silinir, itibarını kaybeder ve güven duyulmayan biri haline gelir.
- İzzetli Duruş: Zulmün Panzehiri
Zalime karşı izzetli durmak, en büyük cesaret göstergesidir. Bu cesaretin kaynağı ise hakikate olan inanç, kalpteki iman ve vicdandaki adalettir. İnsan, Rabbine dayanırsa, hiçbir canavardan korkmaz. Zira bilir ki, kudret sahibi Allah’tır ve zalimler, sonsuz kudret karşısında acizdir.
İzzetli duruş, sadece düşmanı frenlemez; aynı zamanda mazlumlara da umut olur. İnsanlık tarihinde birçok devrimin, inkılabın ve direnişin temelinde böyle bir izzet vardır. Peygamberlerin, velilerin ve hak dostlarının en büyük silahı, ihlâs, sabır ve izzettir. Onlar hiç kimsenin önünde eğilmediler; çünkü yalnız Allah’ın huzurunda secde ettiler.
Sonuç: Dalkavukluk Değil, Dirayet
İnsan, her şartta izzetini korumalıdır. Zalimden menfaat ummak, dalkavuklukla merhamet aramak, tehlikeli bir yanılgıdır. Canavar ruhlulara karşı zaaf göstermek, onları cesaretlendirir. Halbuki dirayetli duruş, zulmü sınırlandırır, tecavüzü engeller. Günümüz dünyasında gerek ferdî hayatta gerek toplum düzeyinde bu hakikate sımsıkı sarılmak elzemdir:
Dalkavukluk zillet getirir, izzetli duruş ise hürriyet doğurur.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “canavar vicdanlılara dalkavukluk zaaftır” tesbiti çerçevesinde, zalimlere karşı sergilenen zayıf tavırların nasıl tecavüzü artırdığı açıklanmıştır. Dalkavukluğun kişilik erozyonuna yol açtığı, izzetli duruşun ise hem ahlaki hem toplumsal koruyucu olduğu anlatılmıştır. Sonuç olarak, insanın her halükârda vakarını, onurunu ve dirayetini muhafaza etmesi gerektiği belirtilmiştir.