Sessiz Çığlıklar ve Görülmeyen Haritalar: Gazze’den Türkiye’ye Uzanan Bir Senaryo

Sessiz Çığlıklar ve Görülmeyen Haritalar: Gazze’den Türkiye’ye Uzanan Bir Senaryo

Giriş: Görülmeyeni Görmek, Duyulmayanı Duymak

Dünya, bir damla petrol için ayağa kalkarken, bebeklerin bir damla süt için öldüğü bir çağdayız. Modern uygarlığın sahte parıltısı altında, Gazze gibi mazlum coğrafyalar her gün kanla, gözyaşıyla ve sessizlikle yıkanıyor. Oysa yaşananlar tesadüf değil. İsrail’in yıllardır sürdürdüğü saldırıların bir plan çerçevesinde ilerlediği artık sadece bir iddia değil; itiraflarla da sabit hale geldi.

  1. İsrail’in Haritası: Sınırlar Değil, Hedefler Çizilmiş

ABD’li diplomat Chas Freeman ve emekli General Wesley Clark’ın açıklamaları, İsrail’in “Büyük Orta Doğu Projesi” doğrultusunda adım adım ilerleyen bir hedef planı olduğunu ortaya koyuyor. Clark’ın “5 yılda 7 ülke harap edilecek” sözü, Irak, Suriye, Libya, Sudan gibi ülkelerin yaşadığı yıkımla birebir örtüşüyor. Ve şimdi sıra son halkaya, İrana ve belki de ondan sonra Türkiyeye geliyor.

Freeman’ın son açıklamaları ise bu senaryoyu daha da netleştiriyor:

> “İsrailliler şimdi bunun bir ön gösteri olduğunu ve nihai düşmanın Türkiye olacağını söylüyorlar.”

Bu cümle, bölgedeki karanlık hesapların artık perde arkasında kalmadığını; doğrudan dillendirildiğini gösteriyor.

  1. Gazze’de Yıkılan Sadece Binalar Değil, İnsanlık da Çöküyor

İsrail’in uyguladığı abluka, Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirdi. Ancak artık bu hapishane bir çocuk mezarlığına dönüşüyor. El Şifa Hastanesi’ndeki prematüre bebeklerin, tükenmiş oksijen tüpleri arasında yaşama tutunma mücadelesi, sadece Filistin’in değil, insanlığın dramıdır.

> Her gün bir bebeğin ölümüyle başlamak, bir milletin değil, bir vicdanın felaketidir.

İlaç yok, mama yok, elektrik yok… Ama bombalar hiç eksik değil. Çünkü bu savaş tohumlara karşı, rahimlere karşı, nesillere karşı bir savaştır. Gazze’de bugün doğan bir bebek, İsrail için yarının “düşmanı” sayılmakta ve doğmadan önce bile cezalandırılmaktadır.
Firavun gibi. Doğanlar dahi hayat hakkı tanımayan bir soykırım.

  1. Türkiye Neden Hedef?

Türkiye, Osmanlı’nın bakiyesi, İslam dünyasının tarihsel ve coğrafi kalbi olarak daima hedef olmuştur. Bugün Siyonist akıl, İsrail’in güvenliği için yalnız Filistin’i değil, çevresindeki tüm potansiyel güçleri devre dışı bırakmak istemektedir. Türkiye;

Stratejik konumu,

Genç nüfusu,

Tarihî ve kültürel etkisi,

Ve İslam dünyasındaki birleştirici potansiyeli nedeniyle
nihai hedef olarak belirlenmiştir.

Ve unutmamak gerekir: Gazze susarken, sıra bir gün mutlaka başka yerlere gelir. Sessizliğimiz, zalime cesaret, mazluma ihanettir.

  1. Hikmet ve İbret: Gazze Aynasında Kendimize Bakmak

Gazze’de yaşananlar bize üç önemli ders vermektedir:

Birincisi: Hiçbir zulüm gelişigüzel değildir. Hepsi ince ince planlanır.

İkincisi: Sessiz kalan her millet, yarın kendisi için hazırlanmış bir senaryoya ortak olur.

Üçüncüsü: Asıl düşman, sadece dışarıdan değil; içimizdeki gafletten de gelir.

Kur’an, zulme rıza gösterenleri zalimlerle bir tutar. Hadis ise “bir kötülüğü eliyle, diliyle, hiç olmazsa kalbiyle engellemeyen kimse”yi imanın zafiyeti diye ifade  eder. O hâlde Gazze sadece bir coğrafya değil; vicdanımızın test edildiği bir aynadır.

  1. Ne Yapmalı?

Şuur inşa edilmeli: Gençlik, sosyal medya bağımlılığından çıkarılmalı, tarih ve coğrafya şuuruyla donatılmalı.

Dua yetmez, duruş şart: Yardım kampanyalarıyla yetinilmemeli, siyasî ve kültürel olarak hakikat dillendirilmeli.

Görsel ve yazılı içerik üretimi: Filmler, belgeseller, makaleler, sosyal medya projeleri ile dünya kamuoyu bilgilendirilmeli.

İttihad-ı İslam bilinci yeniden dirilmeli: Bu planlara karşı duracak en güçlü zırh, ümmet bilincidir.

📌 Sonuç ve Özet:

İsrail, uzun vadeli bir yıkım planı uygulamakta ve bunu artık gizlememektedir.

Gazze’deki insanlık dramı, bu planın ilk değil, son da olmayacak adımıdır.

Türkiye’nin adı artık açık açık “nihai hedef” olarak anılmaktadır.

Gazze’deki bebekler sadece bombalarla değil, dünyayı saran sessizlikle de ölmektedir.

Bu sessizlik, sadece mazlumları değil, bizi de boğacaktır.

> “Mazlumun ahı, arşı titreten bir feryattır. Ve o feryat, er ya da geç, zalimi vurur.”

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025