Samimiyetin Kerameti – İhlas ve Uhuvvetle Oluşan Manevî Velilik

Samimiyetin Kerameti – İhlas ve Uhuvvetle Oluşan Manevî Velilik

Zaman zaman insanlar, kerameti yalnızca büyük velîlerin, harikulade olaylara mazhar olan seçkin kulların vasfı sanırlar. Oysa Kur’ân ve sünnetten beslenen bir bakış, bize şunu gösterir: Her samimi amel, her ihlâslı niyet, her lillah için yapılan birliktelik, kendi içinde birer keramet tohumudur. Bediüzzaman Said Nursî’nin şu veciz ifadesi, bu gerçeği ortaya koyar:

> “Evet, velayetin kerameti olduğu gibi, niyet-i hâlisenin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bâhusus lillah için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde ciddi, samimi tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ böyle bir cemaatin şahs-ı manevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir, inayata mazhar olur.”

Bu söz, bireysel kemalatın ötesinde, cemaatin ve dayanışmanın manevî bir kudret kazandığını, samimi kardeşliğin harikulade fütuhatlara sebep olabileceğini bildiriyor.

  1. Niyetin Kerameti: İşin Ruhunu Belirler

Her amel, niyete göre şekillenir. Niyet hâlis olduğunda, basit bir söz sadaka olur; sıradan bir adım ibadet olur; görünmeyen bir sabır, Allah katında sonsuz sevaba dönüşür. Hâlis niyetin kerameti şudur ki:
Kul acizdir, ameli zayıftır ama niyeti samimi ise Allah onu yüceltir. Çünkü samimi bir kalp, Allah’a yönelmiş bir aynadır.

  1. Samimiyetin Kerameti: Gösterişsiz Güç

Samimiyet, gizli bir nurdur. Gözle görülmez ama gönülleri aydınlatır. Samimi olan kişi, çıkar peşinde değildir; rıza-i ilâhî için yaşar. Bu da ona sadakat, istikamet ve ihlas kazandırır. Samimi bir kulun kalbinden yükselen dualar, bazen binlerce kelamdan daha tesirli olur.

Bazen bir yetimin başını Allah için okşamak, bir gece sabaha kadar yapılan ibadetten daha kıymetli olabilir. Çünkü orada samimiyetin kerameti vardır.

  1. Uhuvvetin Kerameti: Birlikten Doğan Kudret

İslam, ferdi kemal kadar cemaatle kemâli de esas alır. “Mü’minler ancak kardeştir” (Hucurât, 10) ayeti, İslam toplumunun ruhunu ortaya koyar. Uhuvvet, yani kardeşlik bağı; kan değil, iman bağıdır. Lillah için kurulan bu kardeşlik, menfaatten değil, samimiyetten doğar.

Eğer bu uhuvvette ihlâs, sadakat ve tesanüd varsa; yani herkes birbirini Allah için sever, destekler, hatalarını örter, hayırda yarışırsa; bu topluluk şahs-ı manevî kazanır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bu şahs-ı manevî:

Veliyy-i kâmil gibi olur,

Allah’ın inayetine mazhar olur,

Nice görünmez fütuhatlara vesile olur.

Tarihte nice inkılaplar, nice hizmetler, işte bu tür ihlâslı, samimi cemaatlerin kalbî birliğiyle doğmuştur.

  1. Şahs-ı Manevî: Bireyleri Aşan Ruh

Cemaat ruhu, sıradan bireyleri aşar ve onlara daha büyük bir kuvvet kazandırır. Bu, tek bir kalbin değil; yüzlerce kalbin, aynı yöne çevrilmiş tek bir kalp gibi çalışmasıdır. Şahs-ı manevî, bireylerin niyetinden doğar; samimiyetle büyür; ihlâs ile korunur; dua ile semaya yükselir. Onun kerameti ise:

Fitneler karşısında metanet,

Zorluklar karşısında sebat,

Zaaflar karşısında inayet olur.

  1. Günümüzde Uygulama: Zaman, Cemaat Zamanıdır

Bireysel benliklerin şiştiği, çıkarların öne çıktığı bir zamanda; samimi, ihlâslı, tesanüdle yürüyen bir hizmet topluluğu, adeta manevî bir sığınaktır. Günümüz müminleri, bu manevî birlik ruhunu yeniden diriltmeli, kişisel hırslar yerine ortak manevî hedefleri esas almalıdır. Çünkü bu zamanda cemaatin şahs-ı manevîsiyle korunmak, ferdin kendi başına ayakta kalmasından çok daha etkilidir.

Sonuç: Samimi Birlik, İlahi Yardımın Anahtarıdır

Veli olmak için keramet göstermek gerekmez. Niyetin hâlîs, amelin sadık, uhuvvetin ihlâslıysa; sen de bir kerametin içindesin. Ve bu, en kıymetli keramettir. Çünkü Allah katında değer, dış görünüşte değil; kalbin halindedir. O hâlde her mümin, Allah için kardeşliğe, samimiyete ve sadakate sarılmalı; böylece şahs-ı manevînin bir parçası olarak rahmet ve inayetin yağdığı bir topluluğun içinde yer almalıdır.

Özet:

Bu makalede, niyetin, samimiyetin ve ihlâslı kardeşliğin manevî kerameti anlatılmıştır. Niyet hâlîs olursa, amel küçük bile olsa değer kazanır. Samimiyet, dualara tesir, ihlâsa bereket katar. Allah rızası için kurulmuş, sadakatle devam eden kardeşlik ortamı, şahs-ı manevî denilen büyük bir ruhu doğurur. Bu ruh, bir veliyy-i kâmil gibi inayetlere mazhar olur. Günümüz müminlerinin en büyük gücü, işte bu samimi birlik ruhunu yaşatmalarıdır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025