İttihad-ı İslâm: Zamanın En Büyük Farzı ve Ümmetin Diriliş Anahtarı
İttihad-ı İslâm: Zamanın En Büyük Farzı ve Ümmetin Diriliş Anahtarı
Hutbe-i Şamiye’de İttihad, Muhabbet ve Uyanış Üzerine Derinlikli Bir Tahlil
“Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihâd-ı İslâm’dır. İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib ve muhît ve merâkiz ve meâbid-i İslâmiye’yi birbirine rabtettiren bir silsile-i nurânîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarîk-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevketmektir.
Bu ittihadın meşrebi, muhabbettir. Husûmeti ise, cehâlet ve zaruret ve nifakadır.”
Hutbe-i Şamiye
Giriş: Dağınıklıktan Dirilişe Açılan Yol
Bediüzzaman Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’de veciz bir biçimde ifade ettiği gibi:
> “Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihâd-ı İslâm’dır.”
İttihad-ı İslâm yani İslâm birliği…
Bugün belki de herkesin özlemini çektiği ama kimsenin adım atmadığı en hayati davadır.
Çünkü bu birlik, sadece siyasi bir koalisyon değil, kalplerin, kıtaların, mescitlerin ve mefkûrelerin birbirine bağlanmasıdır.
Bu çağrının arkasında, İslâm ümmetinin dağınıklığına duyulan derin bir teessür ve vahdet özlemi yatmaktadır.
- İttihad-ı İslâm Neden Farz Olmuştur?
Farz; yapılması zaruri olan, terk edildiğinde mesuliyet doğuran ibadet demektir.
Bediüzzaman’ın ittihad-ı İslâm’ı bu derece yükseğe koymasının birçok hikmeti vardır:
Çünkü ümmetin dağınıklığı, sömürgeciliğin en büyük zeminidir.
Çünkü cehalet, fakr ve ihtilaf, ümmetin kalbini parçalamıştır.
Çünkü İslâm’ın ruhunu yansıtacak bir cemiyet-i manevîye kurulmadıkça, hem dünya hem ahiret felaketi kapıdadır.
O hâlde ittihad, sadece bir temenni değil, akîdevi bir zorunluluk, vicdanî bir mecburiyettir.
- İttihadın Maksadı: Nurânî Bir Silsileyi Harekete Geçirmek
> “…münşaib ve muhît ve merâkiz ve meâbid-i İslâmiye’yi birbirine rabtettiren bir silsile-i nurânî…”
Burada geçen “silsile-i nurânî” ifadesi, maddi bir zinciri değil;
Kalpten kalbe,
Mescidden mescide,
Maziden istikbale uzanan bir iman bağını,
Kur’ân ve Sünnet merkezli bir fikir ve hisler zincirini temsil eder.
Bu zincir harekete geçtiğinde:
Ümmet uyanır.
Mazlumlar dirilir.
İlim, marifet, hikmet ve kardeşlik yeniden canlanır.
Her belde, her cami, bir diğerini hisseder hale gelir.
Bu ittihad yalnızca fiziksel birleşme değil, manevî bir uyanış ve vicdanî bir silkiniştir.
- İttihadın Yolu: Muhabbet
> “Bu ittihadın meşrebi, muhabbettir.”
İttihad zorlamayla kurulamaz.
Ancak muhabbetle, yani:
Birbirine tahammülle,
Meşrep farklılıklarını zenginlik saymakla,
Affedicilikle,
İhlas ve fedakârlıkla kurulur.
Bediüzzaman’ın “muhabbet fedailiği” fikri, bu ittihadın temel taşıdır.
Zira birbirini sevmeyen, güvenmeyen ve affetmeyen topluluklardan ümmet çıkmaz, cemaat çıkmaz.
- İttihadın Düşmanları: Cehalet, Zaruret, Nifak
> “Husûmeti ise, cehâlet ve zaruret ve nifakadır.”
İslâm birliğinin düşmanları:
Cehalet: Hakkı bilememek, birbirini tanımamak, bâtılı hak zannetmek.
Zaruret: Ekonomik bağımlılık, geçim derdiyle başkasına el açmak.
Nifak: Fitne, ikiyüzlülük, mezhepçilik, grupçuluk ve ayrımcılık.
Bu üç düşman, içten içe İslâm toplumlarını çürütür.
Ve bu çürümüşlük hâlinde, birlik hayalden öteye geçemez.
İşte bu yüzden mücadele edilmesi gereken ilk cephe: cehaletle, fakrla ve nifakla cihaddır.
- Bu Çağrının Bugünkü Karşılığı
Bugün hâlâ:
2 milyar Müslüman, 50’den fazla devlet, ama bir tek yürek yok.
Her devlet başka bir emperyal güce yaslanmış durumda.
Farklı mezhep ve meşrepler, birbirine güvenmek yerine dışlamayı tercih ediyor.
Bediüzzaman’ın verdiği reçete hâlâ geçerliliğini koruyor:
Maddi ve manevi kalkınma, ancak İslâm birliği ile olur.
Kalpler birleşmedikçe siyasi ittifaklar uzun ömürlü olmaz.
Muhabbet, ilim, dayanışma ve ahlak yeniden esas haline gelmedikçe, ümmet yeniden ayağa kalkamaz.
Sonuç: Vahdet, Bu Asrın Yegâne Kurtuluş Yolu
Bediüzzaman’ın “Bu zamanın en büyük farz vazifesi” dediği İttihad-ı İslâm,
bugünün dağınık ve yorgun ümmeti için en acil ve en temel ihtiyaçtır.
Bu ittihad ne sadece siyasî bir organizasyondur,
Ne sadece bir hayal ya da nostaljidir,
Bilakis: İlme, muhabbete, hikmete ve ahlâka dayalı bir diriliş reçetesidir.
O hâlde bu çağrıya kulak vermek:
Hem dinî bir sorumluluk hem insani bir vecibedir.
Özet
Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye’de İttihad-ı İslâm’ı zamanın en büyük farzı olarak takdim eder. Bu birlik, camileri, kalpleri, kıtaları birbirine bağlayan nuranî bir zincirdir. İttihadın yolu muhabbetten, düşmanları ise cehalet, zaruret ve nifaktan geçer. Bu birliğin tesis edilmesi, ümmetin hem dünya hem ahiret saadeti için zaruridir.
Zamanın en büyük vazifesi: ayrılığı değil, vahdeti büyütmektir.