İSLÂMİYET KARŞISINDA NASRANİYETİN GELECEĞİ: YAKLAŞAN TESLİMİYET VE TEVHİDE İNKILÂP

İSLÂMİYET KARŞISINDA NASRANİYETİN GELECEĞİ: YAKLAŞAN TESLİMİYET VE TEVHİDE İNKILÂP
Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’deki Tevhid İstikametinde Medeniyetler Arası İlerleyiş Vizyonu Üzerine Bir Makale

“Nasraniyet ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi’ olan hakâik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki: “Hazret-i İsa nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak; şeriatımla amel edecektir.”
Hutbe-i Şamiye

Giriş:

Tarihin derin katmanlarında dinler, yalnızca bir inanç sistemi olarak değil; aynı zamanda toplumların kültürel, siyasî ve ahlâkî omurgaları olarak varlık gösterdi. Hristiyanlık (Nasraniyet) ve İslamiyet, yüzyıllar boyunca bazen çatışan bazen kesişen iki büyük medeniyetin taşıyıcısı oldular.
Bediüzzaman Said Nursî, bu derin meseleyi Hutbe-i Şamiye’de şu şekilde özetler:
“Nasraniyet ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecektir.”
Bu ifade, Hristiyanlıkla İslâmiyet arasında sadece tarihî bir rekabeti değil, geleceğe dair ruhî bir dönüşümü ve ilahî kaderi de haber verir. Makalemizde bu dönüşümün hikmetini ve tevhid merkezli yönelişini irdeleyeceğiz.

  1. Hristiyanlığın Değişimi: Katoliklikten Protestanlığa, Tevhide Yakınlaşma

Bediüzzaman’ın işaret ettiği gibi, Hristiyanlık zamanla birçok değişime uğramıştır.

İlk dönemlerdeki tevhidî çizgi, zamanla teslis (üçleme) inancıyla bozulmuş,

Katolik kilisesiyle birlikte ruhban sınıfı doğmuş,

Protestanlık ise bu bozulmaya tepki olarak doğmuş ve tevhide bir adım daha yaklaşmıştır.

Protestanlık, aklı ve Kitab-ı Mukaddes’i merkeze alan bir duruş sergilemiş, Hz. İsa’yı bir insan ve peygamber olarak görmeye daha yakın bir anlayışı benimsemiştir. Bu, tevhid hakikatine giden yolu açan bir “yırtılma”dır.

  1. Tevhid Hakikatinin Zaferi: Fıtratın Galebesi

Bediüzzaman’a göre bu parçalanmalar boşuna değildir. Zira bu süreçler, bir sapmadan doğan geri dönüş arayışlarıdır.

Hakiki Hristiyanlık yani Hz. İsa’nın tebliğ ettiği tevhide dayalı talim,

Günümüzde tahrife uğramış şekliyle değil, İslâmiyet’te kemalini bulur.

Bu yüzden diyor ki:

> “Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi’ olan hakâik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır.”
İslam, tahrif edilmiş dinlerin değil; onların asıllarının ve saf hakikatlerinin mihrakı olacaktır. Çünkü Kur’ân, sadece bir kitap değil, aynı zamanda önceki hak dinlerin tasdik edicisi ve tamamlayıcısıdır.

  1. Hazret-i İsa’nın Nüzulü: Sembol Mü, Gerçek Mi?

Hadis-i şerifte bildirildiği üzere:

> “Hz. İsa inecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.”

Bu, sadece ahir zamanda vuku bulacak bir fizikî dönüş değil; aynı zamanda Hz. İsa’nın tevhid davasının İslamiyet içinde zuhur etmesidir.
Bediüzzaman bu durumu şöyle yorumlar:

Hz. İsa, gerçek dindar Hristiyanların öncüsü olacak.

Batı’nın zulüm ve sekülerliğine karşı Kur’ân ahlâkıyla mücadele edecek.

Şeriat-ı Muhammediyye ile hükmederek, tevhidin bayraktarlığını yapacaktır.

Bu, insanlık tarihinin en büyük dinî barış ve birleşme senaryosudur.

  1. Günümüz Gelişmeleri: Tevhid’e Yönelişin İzleri

Bugün birçok Batılı entelektüel, Hz. İsa’yı “Tanrı” değil, “peygamber” olarak görmeye başlamıştır.

İncil’in tahrif edildiğine inanan Hristiyan gruplar ortaya çıkmaktadır.

Kur’ân’a hayranlık duyan Batılı araştırmacılar, İslâm’ın tevhide verdiği işareti daha net anlamaktadır.

Bu gelişmeler, Hristiyanlığın Kur’ân hakikatleri karşısında “terk-i silâh” etmeye hazırlandığını gösterir. Birçok samimi Hristiyan, İslam’a doğrudan geçmese bile, onun ruhuna teslim olmakta, hakikate boyun eğmektedir.

  1. İstikbalin Hakikati: Hak Dinler İslâmiyet’te Cem Olacaktır

Bediüzzaman’ın vizyonu; sadece İslam’ın yayılması değil, hakikatin küresel bir şekilde teslim alınmasıdır.

Dinî çatışmaların sona erdiği,

Ortak değerlerin İslâm’ın çatısı altında birleştiği,

Tevhit merkezli yeni bir dünya düzeninin kurulduğu bir gelecek,
bu vizyonun neticesidir.

Bu süreçte İslâmiyet, sadece “din” olarak değil; fıtratla, hakikatle, akılla, adaletle örtüşen bir sistem olarak insanlığın aradığı her şeyi temsil edecektir.

Sonuç:

Bediüzzaman, dinler arası mücadeleyi bir rekabet değil, bir dönüşüm olarak görür. Hakikatin güneşi olan İslamiyet’in karşısında hiçbir bâtıl ayakta kalamaz. Nasraniyet, ya inkâr içinde sönüp yok olacak ya da tevhide yönelerek İslâm hakikatleriyle birleşecektir.
Bu inkılâp, sadece dini değil, medeniyetlerin temelini de değiştirecektir. O zaman, Kur’ân ahlâkı, İsa’nın ruhuyla ve Muhammed’in (s.a.v) şeriatıyla dünyaya yeniden adalet getirecektir.

ÖZET:

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’deki “Nasraniyet ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecektir…” cümlesinden hareketle Hristiyanlığın tarihî dönüşümü, tevhide yaklaşma süreci ve İslamiyet karşısında teslimiyeti ele alınmıştır.
Neticede; hakiki Hristiyanlık İslam’a zıt değil, aslında onun özünü kabule yakındır. Bu büyük birleşme, Hz. İsa’nın nüzulüyle kemale erecek ve dünya, tevhidin barışına sahne olacaktır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025