İlahi İsimlerin Işığında: Her Bir İsim, Bir Âlemi Aydınlatır

İlahi İsimlerin Işığında: Her Bir İsim, Bir Âlemi Aydınlatır

> “Bin bir ism-i İlâhînin, kâinata müteveccih olan o esmadan her biri, bir âlemi ve o âlem içindeki âlemleri tenvir eden bir güneş hükmünde; ve sırr-ı ehadiyet cihetiyle, her bir ismin cilvesi içinde, sair isimlerin cilveleri dahi bir derece görünüyordu.”
— Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat

İnsan gözüyle bakıldığında kâinat bir karmaşa gibi görünür. Fakat iman gözüyle bakıldığında, her şey yerli yerinde, ölçülü, hikmetli ve rahmetlidir. Çünkü bu kâinat; bin bir esmâ-i İlâhiye’nin bir vitrinidir. Her şey, o isimlerin bir cilvesiyle var olur, varlığını sürdürür ve anlam kazanır. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu cümlesi, bize yalnızca Allah’ın isimlerinin kâinattaki tecellilerini değil, aynı zamanda isimler arasındaki ilahi uyumu ve tevhidi gösterir.

Her İsim, Bir Âlemdir

Allah’ın her ismi bir hakikati ifade eder: Rahmân, Rahîm, Adl, Hakîm, Rezzâk, Halîm, Vedûd, Cebbâr… Her biri kâinatta bir yönüyle tecelli eder. Meselâ:

Rezzâk ismiyle rızık verilir.

Müzeyyin ismiyle güzellikler sergilenir.

Şâfî ismiyle şifalar dağıtılır.

Hakem ismiyle hikmetli işler görülür.

Fakat bu isimlerin her biri yalnızca bir alanda değil, başka isimlerle iç içe olarak tecelli eder. Çünkü sırr-ı ehadiyet budur: Allah, her şeyde hem birliğini, hem de bütün isimlerini birlikte gösterir.

Sırr-ı Ehadiyet: Her Noktada Toptan Tecelli

Sırr-ı ehadiyet, Allah’ın her bir varlıkta sadece bir ismiyle değil, tüm isimlerinin cilvesiyle görünmesi demektir. Bir damlada hem Rezzâk ismi, hem Müzeyyin ismi, hem de Hay ismi birlikte parlar.
Bir çiçekte hem Rahmân görünür, hem Bâri, hem Musavvir.

Tıpkı güneşin bir damla suda da, okyanusta da aynı anda aksini göstermesi gibi… Her bir isim kâinata bir güneş gibi doğar, ama öyle bir tecelli vardır ki; her ışık huzmesinde diğer ışıkların da izi vardır.

Kâinata Bakmak: İsimleri Okumaktır

Bir mü’min için kâinata bakmak; yalnızca tabiatı, dağları, yıldızları, nehirleri görmek değildir. Onlara Allah’ın isimleriyle bakmaktır. Gökler sadece gök değildir; Celîl isminin tecellisidir. Renkler sadece göz zevki değildir; Müzeyyin isminin sanatıdır. Ağaçlar sadece odun değildir; Rezzâk isminin sofralarıdır.

Kâinatı bu gözle okuyan biri, tevhide ulaşır. Çünkü her şeyde Allah’ın isimlerinin birlikte tecelli ettiğini gören, ayrılık değil birlik, dağınıklık değil düzen, karmaşa değil kudret görür.

İsimlerin Birlikte Tecellisi: Tevhidin Derinliği

Bir anne, çocuğuna şefkatle sarıldığında sadece Rahîm ismi tecelli etmez; aynı zamanda Vedûd (sevgiyi yaratan), Hafîz (koruyan), Halîm (yumuşaklıkla davranan) isimleri de o sarılışta bir aradadır.
Bir arı, bal yaparken sadece Rezzâk değil; Nazmı sağlayan Münazzım, hikmeti yansıtan Hakîm, güzelliği yaratan Cemîl de bal peteğinde görünür.

Bu, bize gösteriyor ki: Her bir varlık, sadece bir anlam taşımaz; bir âlem taşır. Ve bu âlem, Allah’ın birliğini ilan eden bir tevhid aynasıdır.

Sonuç: Kâinatın Gözlemi, Marifetin Yoludur

Bediüzzaman’ın bu ifadesi bize sadece ilim değil, marifetullahın kapısını açıyor.
Her bir isim, bir güneş gibi doğar;
Her bir varlık, o isimlerin aynası olur;
Ve her bir tecelli, Allah’ın birliğini gösterir.

Kur’an ve kâinat, Allah’ın isimlerini okutan iki büyük kitaptır. Gözle bakmak yetmez; isimlerle, esma-i hüsnâ ile bakmak gerekir. İşte o zaman her şey açılır, parlar, anlam kazanır.

Özet:

Bu makalede Bediüzzaman Said Nursî’nin “Bin bir ism-i İlâhînin… her biri bir âlemi tenvir eder…” ifadesi çerçevesinde, Allah’ın isimlerinin kâinattaki tecellileri işlenmiştir. Her bir ismin kâinatta bir güneş gibi doğduğu, fakat sırr-ı ehadiyetle diğer isimleri de beraberinde taşıdığı anlatılmıştır. Kâinata bu gözle bakan bir mü’minin sadece varlığı değil, marifeti, tevhidi ve imanın derinliğini göreceği ifade edilmiştir. Her bir varlık bir âlemdir; çünkü her birinde, bin bir ismin izleri vardır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025