Hedef Ne, Yol Nereye?
Hedef Ne, Yol Nereye?
“Mesleğimiz ise, ahlâk-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ile tahalluk ve Sünnet-i Peygamberî’yi ihyâ etmektir. Ve rehberimiz şeriat-ı garrâ ve kılıncımız da berâhin-i kâtıa ve maksadımız i’lâ-yı Kelimetullahtır. Cemaatimize herbir mü’min mânen müntesibdir. Sureten intisab ise, Sünnet-i Nebeviye’yi kendi âleminde ihyâya azm-i kat’î iledir. En evvel mürşid-i umumî olan ulemâ ve meşayih ve talebeyi, şeriat namına ittihada dâvet ederiz. ”
Hutbe-i Şamiye
Mesleğimiz: Ahlâk-ı Muhammediye ile Yaşamak, Sünnet-i Seniyye ile Dirilmek
Hutbe-i Şamiye’de Kurulan Manevî Cemaate ve İslâmî Dirilişe Dair Düşündürücü Bir Makale
Dünya bir yolculuktur. Her yolun bir hedefi, her hedefin bir yol haritası vardır.
Müslümanın hedefi: i’lâ-yı kelimetullah; yani Allah’ın ismini yüceltmek, O’nun dinini hayata hâkim kılmaktır.
Peki bu hedefe hangi yolla ulaşılır?
Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye’de bu soruya veciz ve derinlikli bir cevap verir:
> “Mesleğimiz ise, ahlâk-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ile tahalluk ve Sünnet-i Peygamberî’yi ihyâ etmektir.”
İşte bu söz, hem bir mensubiyet bildirisi hem de bir medeniyet manifestosudur.
- Ahlâk-ı Ahmediye: Müslümanın Şahsiyet Reçetesi
Peygamber Efendimiz (sav), “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.
Bediüzzaman ise bu ahlâkı bir yol, bir meslek, bir hayat tarzı olarak belirler.
Bu ahlâk neyi kapsar?
Merhameti: Kaba kuvvete karşı rahmet.
Sadakati: İftiraya ve yalana karşı dosdoğru duruş.
Hilm ve sabrı: Öfkeye ve nefrete karşı soğukkanlılık.
Adaleti: Zümrecilik yerine hakkı üstün tutmak.
Tevazuu: Kibre, gurura ve riyaya karşı bir zırh.
Bugün dünyayı karartan şey, ahlâkın bu temel direklerinin yıkılmış olmasıdır.
O hâlde yeniden ihya ancak bu ahlâkla mümkündür.
- Sünnet-i Seniyye: Hayatın İlâhî Projesi
Bediüzzaman’ın “Sünnet-i Peygamberî’yi ihya etmek” çağrısı, sadece ibadetlerin şekliyle ilgili değil; bir hayat nizamını diriltmek anlamındadır.
Sünnet:
Yalnız namaz kılmak değildir; namazın ahlâkını yaşamaktır.
Sadece sakal bırakmak değildir; sakalın vakarını taşımaktır.
Sadece tesettür değildir; iffetli bir bakışı muhafaza etmektir.
Sadece yemek adabı değildir; israftan uzak bir hayat kurmaktır.
Kısacası sünnet, Allah’la, insanla ve kainatla kurulan dengenin adıdır.
Bu dengenin ihyası, hem ferdî huzur hem de içtimâî diriliştir.
- Kılıncımız: Delil, Burhan, İlim ve Hikmet
Bediüzzaman’ın şu cümlesi dikkat çekicidir:
> “Kılıncımız berâhin-i kâtıadır.”
(Kesin deliller, sağlam hüccetler)
Bu çağrıda ne kan var ne şiddet.
Çünkü Müslümanın asıl silahı:
Bilgidir,
Hikmettir,
Tevazu ve nezaketle birlikte gelen hakikattir.
Öyle ki en keskin kılıç, bir hakikati yerinde ve hikmetle söyleyebilmektir.
Bugün zihinler savaşında, imanla yoğrulmuş bir ilim, en büyük cihattır.
- Cemaat: İman Birliği, Ahlâk Birliği, Sünnet Birliği
Bediüzzaman bu cemaate mensubiyeti şöyle tanımlar:
> “Cemaatimize herbir mü’min mânen müntesibdir.”
Bu ne demektir?
Aynı tarikata girmek değil,
Aynı zikir halkasında olmak değil,
Aynı derneğe üye olmak hiç değil…
Belki:
Sünnet-i Nebeviyye’yi ihya etme azmini taşıyan her mümin, bu manevî cemaatin bir ferdidir.
Bu cemaatin üyeliği, ihlasla, sadakatle, amelle kazanılır.
Ve bu üyeliğe herkese açık bir davet vardır: Özellikle ulemâya, meşayihe, talebelere.
Yani bu çağrı, zümresel değil; ümmet çapındadır.
- İ’lâ-yı Kelimetullah: Tüm Gayretlerin Asıl Gayesi
Bu yolun amacı şudur:
> “Maksadımız i’lâ-yı Kelimetullahtır.”
Yani:
Allah’ın ismini,
O’nun emirlerini,
O’nun adaletini,
O’nun rızasını toplumda hâkim kılmak.
Ne devlet kurmak, ne menfaat elde etmek, ne de şahsî şöhret için değil…
Sadece ve sadece Allah’ın rızası için bir araya gelmek.
İşte bu, her devrin en sarsılmaz davasıdır.
Sonuç: Yol Açık, Rehber Hazır, Azim Gerek
Bediüzzaman’ın bu pasajda çizdiği yol:
Ahlâkî temelli,
Sünnet eksenli,
İlme dayalı,
Şiddetten uzak,
İhlasla yürüyen bir manevî harekettir.
Bugün bu yol hâlâ geçerlidir.
Ve hâlâ insanlığı kurtaracak tek yoldur.
O hâlde yapılacak şey, bu yolu kişisel ve toplumsal ölçekte yeniden yaşamaktır.
Özet
Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye’de Müslümanın hakiki mesleğini tanımlar: Ahlâk-ı Muhammediye ile ahlâklanmak, Sünnet-i Seniyye’yi hayatın her alanında ihya etmek, delil ve hikmetle hareket etmek ve nihayetinde i’lâ-yı Kelimetullah’ı gaye edinmek. Bu manevî cemaatin her mü’mini, bu yolda niyet ve amel ile mensubiyet kazanır. Bu davet sadece belli bir zümreye değil, ümmetin tümüne yöneliktir.
Çözüm; sünnetle yaşamak, ilimle konuşmak, ahlâkla şahlanmak ve Allah için birleşmektir.