Gerçek Âlimin Şefkati: Süt Gibi Besleyici, Kay Gibi Sert Değil
Gerçek Âlimin Şefkati: Süt Gibi Besleyici, Kay Gibi Sert Değil
> “Âlim-i mürşid, koyun olmalı; kuş olmamalı. Koyun, kuzusuna süt; kuş, yavrusuna kay verir.”
— Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye
Bir milletin kurtuluşu için sadece silah, ekonomi veya siyaset yetmez; doğru rehberliğe, ilimle yoğrulmuş merhamete ihtiyaç vardır. Bediüzzaman Said Nursî, bu sözüyle ilmi sadece bilen değil, öğreten; sadece konuşan değil, ulaştıran; sadece sert sözlerle uyaran değil, şefkatle doyuran bir ilim anlayışını öğütler. Çünkü gerçek âlim, mürşid olmalıdır; yani doğruya yönlendiren, kalplere inen, ruhu besleyen bir önderdir.
Ancak öyle âlimler vardır ki, kuş misali sert kaylar (yarı sindirilmiş taş gibi sert gıdalar) verirler. Bilgileri çoktur ama anlatımları soğuk, usulleri ürkütücüdür. Halkın seviyesine inmeden, merhamet göstermeden, sabırla öğretmeden konuşurlar. Böyle âlimlerin bilgisi vardır; ama etkisi yoktur. Çünkü ilim yalnız zihinleri değil, kalpleri de beslemelidir.
Süt ve Kay Arasındaki Fark: Hedef Anlatmak mı, Anlatabilmek mi?
Süt; hazmı kolay, besleyici, sıcak ve fıtrî bir gıdadır. Kay ise kuşların yavrusuna verdiği sert, zor hazmedilen bir yemdir. Kuzular için süt neyse; ümmet için de rahmetli, sabırlı, seviyeye uygun ilim odur.
Bir âlim, halka süt verir gibi ilim sunmalı:
Sindirilebilir,
Ruhları incitmeyen,
Anlayış seviyesine göre,
Merhametle yoğrulmuş.
Eğer ilim, ego ve kibirle veriliyorsa, “anlasın da nasıl anlarsa anlasın” anlayışıyla sunuluyorsa, bu ilim değil; enformasyon zorbalığıdır. Bu tür kuş âlimler, bilgiyi yükseklerden atar ama yere inmeyi bilmezler. Halbuki gerçek irşat, yüksek hakikatleri halka yaklaştırmak sanatıdır.
Âlimlik: Bilmek Değil, Ulaştırmak Sanatıdır
Gerçek bir mürşid; sadece bilen değil, bildiğini ulaştırandır. Hz. Peygamber (s.a.v.), en büyük âlimdi; ama çocuklarla diz çöküp konuşmuş, bedevîlerle sabırla muhatap olmuş, hata yapanlara merhametle yaklaşmıştı. Çünkü maksadı üstünlük göstermek değil, kalpleri diriltmekti.
Bir koyun, kuzusuna kendi kanından üretip süt verir. Bu, sadece bir besin değil; bir fedakârlık, bir rahmet ve bir şefkattir. Gerçek âlim de kendi nefsini eriterek halkına bilgi sunar. Bu yüzden ilimde en makbul olan, karşıdakinin halini gözeterek konuşandır.
Bugün Neden Bu Söz Daha Anlamlı?
Çünkü çağımızda sosyal medya, ekranlar ve mikrofonlar, birçok kişiye konuşma imkânı veriyor. Lakin hitaplar çoğu zaman tepeden, aşağılayıcı, sabırsız ve kırıcı oluyor. Gençler, merakla yaklaşırken, sert bir üslupla karşılaşınca uzaklaşıyor.
Oysa bu çağın en çok ihtiyaç duyduğu şey; rahmetli öğreticiliktir.
İnsanlar, ruhlarına süt gibi gelen sözleri özlüyor.
Sonuç: İlmi, Şefkatle Taşımak Gerek
Koyun, kuzusuna süt verirken sessizdir; kuş ise yavrusuna kay verirken gürültülüdür. Gerçek mürşidlik, gürültüde değil; özde, merhamette ve hikmettedir. Bediüzzaman’ın bu temsili ifadesi, bizlere hem ilim ehlinin nasıl olması gerektiğini hem de rahmetle irşat etmenin ne büyük bir fazilet olduğunu hatırlatır.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Âlim-i mürşid, koyun olmalı; kuş olmamalı…” sözü üzerinden, bir âlimin nasıl merhametli, besleyici ve seviyeye uygun bilgi sunması gerektiği anlatılmıştır. Koyunun sütü gibi, ilim de ruhları beslemelidir. Kuş gibi yüksekten ve sertçe anlatılan bilgi, insanların zihninde değil, sadece gürültüsünde yankılanır. Gerçek âlim, ilmiyle halkı kucaklayan, anlayış gösteren ve şefkatle irşat edendir.