Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.

Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.”
Hutbe-i Şamiye

Muhabbet Fedailiği ve Elmas Kılınçlar: Şiddetsiz Cihadın Hakikat Nizamı
Bediüzzaman’ın Medeniyetler Arasında Kurduğu Vicdan Köprüsüne Dair Bir Tahlil

Giriş: Galibiyetin Yeni Yolu – Zorla Değil, Delille

Bediüzzaman Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’de dile getirdiği şu söz, sadece bir taktik değil, bir medeniyet duruşudur:

> “Şeriat-ı garrânın berâhin-i kâtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.”

Bu ifade, İslâm’ın ruhuna uygun bir cihad anlayışını, yani akıl ve kalp temelli bir tebliğ metodunu esas alır.
Bu metot: Silahsız, ama sarsılmaz.
Zorlamasız, ama ikna edici.
Muhabbetle dolu, ama hedefinden şaşmaz.

  1. Şeriatın Elmas Kılınçları: Delil, Burhan ve Hakikat

“Şeriat-ı garrâ” yani parlak, göz kamaştırıcı ve hakikatli İslâm şeriatı, savaş kılıçlarıyla değil, elmas gibi keskin ve parlak hakikatlerle müdafaa edilir.

Bediüzzaman’ın “berâhin-i kâtıa” (kesin deliller) dediği bu silahlar şunlardır:

Kur’ân’ın mantıkî ve aklî hüccetleri

Peygamber Efendimiz’in ahlâkî mucizesi

İslâm’ın adalet ve rahmet sistematiği

Fıtratla barışık ahkâmı ve hikmetli kanunları

Bu delillerin keskinliği, hiçbir kılıçla kıyaslanamaz.
Çünkü bu kılınçlar, kalpleri yara yapmadan fetheder, akılları parçalamadan aydınlatır.

  1. Galebe Yolu: İkna ve İrfan

> “Medenîlere galebe çalmak ikna iledir…”

Modern çağın insanı, “neden?” diye sorar.
Delil ister, ikna bekler. Artık kalpleri fethetmenin yolu:

Anlamaktan ve anlatmaktan,

İlim ve hikmetle yaklaşımdan,

Sabırlı bir eğitim ve irşad çizgisinden geçmektedir.

Silah zoruyla inanç olmaz. Olsa da kalıcı ve hakiki değildir.
Oysa Kur’ân ne buyurur?

> “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara, 256)

İslâm’ın galibiyet metodu, muhatabını anlayan, dinleyen, sabırla anlatan bir muhabbet dilidir.

  1. Husûmet Değil, Muhabbet Fedailiği

Bediüzzaman’ın şu tarihi beyanı bir medeniyet şiarıdır:

> “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.”

Bu söz, bir asabiyetin değil, şefkatin manifestosudur.
Fedailik; kendini adamak demektir,
Ama nefrete ve şiddete değil,
muhabbete, merhamete, diyaloga adamak.

Bu yaklaşım:

İslâm’ın bir korku dini değil, bir sevgi ve adalet dini olduğunu haykırır.

Düşmanlık üretmez, tam tersine kardeşliği tesis eder.

Muhatabını düşman olarak görmez, potansiyel bir kardeş ve hakikat arayıcısı olarak görür.

  1. Zamanın Ruhu: İkna ve Hikmetle Cihad

Artık kılıç çağında değiliz.
Kılıçlar yerini:

Kalemlere,

Ekranlara,

Dijital medya araçlarına,

Fikir ve bilim platformlarına bırakmıştır.

İşte bu devirde i’lâ-yı Kelimetullah, zorbalıkla değil, ikna ve hikmetle, ilim ve iletişimle yapılır.

Her mümin artık:

Bir bilinç savaşçısıdır,

Bir muallimdir,

Bir kalp fâtihidir.

Ve bunun için elinde taşıdığı silah: berâhin-i kâtıa yani keskin, ama kırıcı olmayan delillerdir.

Sonuç: Cihadın En Güçlü Cephesi Kalptir

Bediüzzaman’ın bu dersi, bir dönemi değil, bütün zamanları kapsar.
Zira cihadın özü:

Zulmü değil, adaleti hâkim kılmaktır.

Kavga üretmek değil, barış ve merhameti tesis etmektir.

Düşmanı yenmek değil, düşmanlığı yenmektir.

Bugün dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey: Anlamaya çalışan müminlerdir.
Ve en çok duyacağı şey: Şiddetsiz hakikat çağrısıdır.

O hâlde bizler, muhabbet fedaileri olarak:

Hakikati akıl ve kalbe yerleştirmeli,

Husumeti değil, hikmeti yaymalı,

Zorlamayı değil, irşadı tercih etmeliyiz.

Özet

Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye’de İslâm’ın galibiyet metodunun şiddet değil, şefkat, delil ve ikna olduğunu vurgular. Müslümanlar, hakikatleri zorla değil; berrak delillerle, hikmetle, sabırla anlatmakla yükümlüdür. “Muhabbet fedailiği” anlayışı, İslâm’ın özü olan rahmet ve adaleti çağımıza taşır.
Artık kılınçlarımız demirden değil, hakikatten yapılmalı. Ve savaşımız husûmete karşı değil, cehalete ve kalp katılığına karşı olmalıdır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025