Bir Günahın Yankısı, Bir Sevabın Yükselişi

Bir Günahın Yankısı, Bir Sevabın Yükselişi
Zamanın Ruhuna Göre Amellerin Tartılması Üzerine Hikmetli Bir Tahlil

İnsanoğlu tarih boyunca iyiyle kötünün, sevapla günahın terazisinde yaşadı. Fakat her dönemin şartları, günahların ve sevapların mahiyetini ve tesirini değiştirebildi. Bediüzzaman Said Nursî’nin “Hutbe-i Şamiye” adlı eserinde yer verdiği şu veciz tesbit, bu hakikatin altını derinlemesine çizer:

> “Aldığım ders budur: Şu zamanda bir adamın bir günahı, bir kalmıyor. Bâzen büyür, sirâyet eder, yüz olur. Birtek hasene bâzen bir kalmıyor. Belki bâzen binler dereceye terakki ediyor.”

Bu cümle, sıradan görünen bir fiilin çağın şartları içinde nasıl çığ gibi büyüyebileceğini veya bir iyiliğin, zamanın ruhuna uygun düşerse nasıl yıldızlar gibi parlayabileceğini gösteren derin bir ikaz ve müjdedir.

Zamanın Hızlanan Yankısı

Eskiden bir insanın yaptığı kötülük, onunla sınırlı kalır, belki komşusuna, çevresine zarar verirdi. Bugün ise bir günah, sosyal medya, dijital platformlar ve toplumsal etkileşimler vasıtasıyla binlerce kişiye sirayet edebiliyor. Basit bir yalan, iftira veya ahlâkî bozulma, bir virüs gibi yayılıyor.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, dijital ortamlarda yapılan bir paylaşımın milyonlara ulaşabilmesidir. Günah, sadece yapanı değil; izleyen, beğenen, yayan herkesi içine alır. Bu da bir günahın bireysellikten çıkıp toplumsallaşmasına, hatta sistemleşmesine sebep olur.

Hasenatın Terakki Etmesi

Aynı şekilde bir iyilik de çağımızda basit bir sınırda kalmaz. Bir hayır paylaşımı, bir güzel söz, bir tebliğ cümlesi; bazen milyonlarca kişiye ulaşır ve kalplerde fidanlar yeşertir. Bir kişi, bir yazı veya video ile binlere ulaşabilir. Bu da bir sevabın bir değil, binlerce meyve vermesi demektir.

Risale-i Nur’un telif edildiği dönemde bile Bediüzzaman bu inceliği fark etmiş ve demiştir ki:
“Şu zamanda bir adamın bir hasenesi, bazen binler dereceye terakki eder.”
Çünkü zaman, imanın tebliği açısından bir “yangın zamanı” gibidir; bir damla su, bir ormanı kurtarabilir.

Günahın Sosyallaşması, Sevabın Evrenselleşmesi

Çağımız, bireyin yaptığı fiilin sadece kendiyle sınırlı kalmadığı, toplumun ruhuna işlediği bir zamandır. Bu hem tehlike hem fırsattır. Kötülükler hızla yayılırken, iyilikler de bir ok gibi insanlara ulaşabilir.

Bu açıdan Bediüzzaman’ın şu sözleri de tamamlayıcı bir boyut sunar:

> “Hüsn-ü niyet ile küçük amel, büyük olur. Su-i niyet ile büyük amel, küçülür.”

Bu hakikat, niyetin ve zamanın değerini bize öğretir. Bir iyiliğin arkasındaki ihlas, onu yıldızlaştırırken, bir günahın arkasındaki bozguncu niyet, onu yangına dönüştürür.

Sorumluluk Bilinci: Şahsi Değil, Toplumsal

Bu zamanda bir mümin, yalnız kendisinden değil, etki alanına giren herkesten de mesul olabilir. Çünkü artık kelimelerimiz, davranışlarımız sadece dört duvar arasında kalmıyor. Bir çocuk, bir genç, bir arkadaş bizim izimizden yürüyor. Bu da sevap ve günah terazisinin sadece bizimle sınırlı olmadığını, topluma yayıldığını gösterir.

Sonuç ve Çözüm

Bediüzzaman’ın bu hikmetli sözü, çağın vebal ve ecir dengesini gözler önüne seriyor. Günahlar, bireyden çıkıp cemiyete yayılırken; sevaplar da şahıstan çıkıp ümmete ışık olabilir.

Bu yüzden:

Her söz ve davranış, çağın genişliğinde değerlendirilmelidir.

Günahın sirayetine karşı bilinçli duruş şarttır.

Hasenatın terakkisi için niyet ve ihlasla hareket edilmelidir.

Bu zamanda bir mümin, sıradan bir kul değil; ilahi tebliğin aktif bir temsilcisidir.

Özet

Bediüzzaman’ın “bir günah yüz olur, bir hasene bin olur” tesbiti; çağımızda bireysel fiillerin geniş sosyal etkilere sahip olduğunu gösterir. Günahlar artık sirayet eden virüsler gibi yayılırken, haseneler de zamanın ruhuna uygun şekilde büyüyüp terakki eder. Bu hakikat, her müminin davranışlarını daha sorumlu, niyetlerini daha ihlaslı yapmaya davet eder. Zira bu çağda küçücük bir söz, ya binlere sebep-i hidayet ya da binlerin dalaletine sebep olabilir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025