Bâtılı Süslü Göstermek: Hakikatin Gölgesine Düşen Aldanış
Bâtılı Süslü Göstermek: Hakikatin Gölgesine Düşen Aldanış
> “Bâtıl şeyleri iyice tasvir, safi zihinleri idlâldir.”
— Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye
Hakikat, saf ve berraktır. Zihinler de fıtrat itibariyle safiyetle yaratılır. Lakin bu safiyet, yanlış ellerde kolayca istismar edilebilir. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu hikmetli sözü, çağlar üstü bir uyarıdır: Yanlış olanı, yani bâtılı, sanatkârane bir şekilde süsleyerek anlatmak; berrak akılları karartır, hakikatten saptırır.
Zira bâtıl, çoğu zaman çirkinliğiyle değil, süslenmişliğiyle zarar verir. Hakikate benzediği oranda aldatıcı olur. Ve çoğu zaman idlâl (sapıtma), doğrudan yalanla değil, yarım doğruyla, dikkatle seçilmiş imgelerle ve etkileyici sözlerle yapılır. Bu yüzden bâtılın tasviri sadece bir “anlatım” meselesi değil, bir sorumluluk meselesidir.
Saf Zihinler: Fıtratın Emniyet Sandığı
Zihinler, özellikle genç ve temiz kalmış olanlar, hakikati aramaya meyyaldir. Ama aynı zamanda en kolay etkilenenler de onlardır. Göz kamaştırıcı bir anlatım, parlak cümleler, görsel sunumlar, müzik ve duygu yüklü çağrışımlar… Bâtılın sunumu ne kadar profesyonelse, zihinlerin onu hak sanma riski o kadar artar.
Bugün modern medya, sinema, sosyal medya içerikleri, reklamlar ve ideolojik söylemler; çokça bu yöntemi kullanır. Bâtıl olan bir düşünce, hayat tarzı, inanç ya da eğilim; öyle güzel tasvir edilir ki, hakikatten habersiz veya tereddüt hâlindeki biri onun peşine takılır.
Tasvirin Sınırı: Aklı Aydınlatmak mı, Kandırmak mı?
Sanat, edebiyat, hitabet, medya; hepsi birer anlatım aracıdır. Ancak bu araçlarla ne anlattığınız ve nasıl anlattığınız ayrı bir meseledir. Bir hastalığı anlatırken merhametle şifa yollarını gösteren bir üslup başka, hastalığın cazibesini överek onu merak ettiren bir anlatım başkadır. Bir günahı anlatırken onu kötülemek değil de “ne kadar heyecanlı, zevkli, özgürce” göstermek, işte saf zihinleri idlâl budur.
Bediüzzaman’ın uyarısı, bize şunu söyler:
Bâtılı anlatmak ve aynı zamanda onu cazip hale getirmek tehlikelidir. Bâtılı “aydınlatmak” için değil, “yaygınlaştırmak” için anlatanlar; gerçekte sapkınlığın propagandasını yapmaktadır.
Bugün Bu Uyarı Neden Daha Önemli?
Çünkü bugün her şey görsel ve etkileyici sunumla paketleniyor. Günah, modernlik kisvesiyle. Küfür, bireysellik etiketiyle. İsyan, özgürlük sloganıyla. Ahlaksızlık, sanat başlığıyla. Ve bunlar o kadar parlak ve profesyonel anlatılıyor ki; zihinler gerçeklikten uzaklaşıyor. Hele ki gençler, hak ile bâtılı ayıracak ölçüden yoksunsa, bâtıla hak gömleği giydirildiğinde hayran oluyor.
Bu sebeple, bâtıl şeyleri tasvir edenler; sadece bilgi vermiyorlar, yön veriyorlar. Yön verdikleri yol ise çıkmaz sokaklara, kalp ve aklın karanlığına gidiyor.
Çözüm: Hakikati Hak Şekilde Anlatmak
Bu yüzden hakikatin dostları da güçlü anlatmalı, güzel tasvir etmeli. Çünkü bâtılın karşısında sessizlik, teslimiyettir. Ama hakikati anlatırken de bâtılı övücü tasvirlerden kaçınmalı. Her anlatım, merhametle, hikmetle ve hakikat terazisinde ölçülerek yapılmalı. Zihinler bir emanet; onları şaşırtmak, en büyük vebaldir.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Bâtıl şeyleri iyice tasvir, safi zihinleri idlâldir” sözü üzerinden, bâtılın süslenerek anlatılmasının nasıl bir zihinsel ve toplumsal sapmaya yol açtığı ele alınmıştır. Saf zihinlerin, özellikle gençlerin, etkileyici sunumlarla bâtılı hak zannetme riski anlatılmıştır. Medya ve sanat gibi araçlarla yapılan bilinçsiz veya kasıtlı anlatımların tehlikesi açıklanmış, çözüm olarak ise hakikatin merhamet ve hikmetle anlatılması gerektiği ifade edilmiştir.