BAŞIBOŞ HÜRRİYETİN MASKESİ: HAKİKİ ÖZGÜRLÜĞÜN ŞERİAT DAİRESİNDEKİ ŞEREFİ
BAŞIBOŞ HÜRRİYETİN MASKESİ: HAKİKİ ÖZGÜRLÜĞÜN ŞERİAT DAİRESİNDEKİ ŞEREFİ
“Şeriat dâiresinden hâriç olan hürriyet, ya istibdat veya esâret-i nefis veya canavarcasına hayvanlık veya vahşettir. Böyle lâübaliler ve zındıklar iyi bilsinler ki, dinsizlik ve sefâhetle sahib-i vicdan hiçbir ecnebiye kendilerini sevdiremezler ve benzetemezler. Zira mesleksiz ve sefih sevilmez. Ve bir kadına yakışır –istihsan ettiği– libası erkek giyse maskara olur.”
Hutbe-i Şamiye
Giriş: Zamanımızda “özgürlük” kavramı, sıklıkla yanlış anlaşılmakta ve hakikî manasından kopartılarak sefahate, başıboşluğa ve nefsin esaretine kapı aralamaktadır. Oysa hürriyet, Şeriat dairesinde bir hikmet, bir rahmet ve bir izzettir. Şeriat dışındaki sözde özgürlük ise, ya nefsin tasallutu altında bir esaret, ya da ruhî istibdat altındaki bir perişanlıktır.
- Hürriyetin Mahiyeti: Hürriyet, başkalarına zarar vermeden, insana yakışan sorumluluk çerçevesinde hareket etme serbestliğidir. Gerçek hürriyet; vicdanın hür olması, aklın rehberliğinde yaşamak ve kalbin Allah’a kul olmakla huzura ermesidir. Bunun dışındaki her “özgürlük” iddiası, özde ya bir başkasına kul olmakla ya da nefsin esaretine râm olmakla sonuçlanır.
- Şeriatsız Hürriyetin Maskeleri: Bediüzzaman’ın ifadesiyle “şeriat dairesinden hâriç olan hürriyet” dört farklı tehlikeli şekle bürünür:
İstibdat (Baskıcılık): İnsan özgür olduğunu zanneder ama aslında güçlülerin, ideolojilerin veya sistemlerin baskısı altında yaşar. Nefsiyle ya da moda akımlarla yönlendirilen birey, kendi tercihleriyle değil dayatılan kalıplarla yaşar.
Esâret-i Nefis: Serbestlik adı altında her hevesine tabi olan kişi, aslında nefsiyle zincirlenmiştir. İradesini kaybetmiş, sevk duygularının kölesi olmuş bir halde dolaşır.
Canavarcasına Hayvanlık: Ahlâk, edep, merhamet gibi insanı insan yapan değerlerden sıyrılmış; sadece bedenî hazları önceleyen bir anlayış, kişiyi insanlık makamından aşağı indirir.
Vahşet: Toplumsal bağları koparan, sorumluluktan kaçan, aileden, toplumdan ve dinden uzak birey, manevi yalnızlık ve vahşet içinde bocalar. Bu da ruhî hastalıkların, depresyonların ve nihilizmin zeminini hazırlar.
- Mesleksiz ve Sefih Sevilmez: Bir insan, inançsızlık ve sefahatle asla saygı ve sevgi kazanamaz. Zira şahsiyet, ilkesizlikle inşa edilmez. İnançsız bir hayat, dayanağı olmayan, rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Bediüzzaman’ın belirttiği gibi, kadına yakışan zarafeti bir erkek taklit ettiğinde nasıl maskaraya dönerse; dindar olmayan bir millet de ecnebileri taklit ettiğinde kendi kimliğini yitirir ve ancak gülünç bir gölge olur.
- Vicdanın Sesi: Gerçek özgürlük, vicdanın sesini dinlemekle başlar. Vicdan; Allah’a karşı sorumluluğu, mahlukata karşı merhameti ve nefse karşı mücadeleyi öğretir. Şeriatın çizdiği sınırlar, kulun hürriyetini yok etmek için değil, onu koruyarak kemale erdirmek içindir. Nasıl bir geminin denizde batmaması için sağlam sınırları ve kuralları varsa, insanın da hayat gemisini batırmaması için Şeriat gibi ilahî kurallara ihtiyacı vardır.
Sonuç: Şeriat dairesindeki hürriyet, insanı insan eder; aklı rehber, kalbi rehber-i ekber yapar. Bu daireden çıkan bir özgürlük anlayışı ise maskelidir; ya nefse, ya heva ve heveslere ya da başkalarının istibdadına esir eder. Gerçek özgürlük, Allah’a kul olmakla başlar; çünkü kulluğun hürriyetinde izzet, huzur ve şahsiyet vardır.
ÖZET: Bu makalede Bediüzzaman Said Nursî’nin “Şeriat dairesinden hâriç olan hürriyet” tanımı merkez alınarak, gerçek özgürlük ile sahte özgürlük ayrımı ele alınmıştır. Şeriat dışındaki özgürlük; istibdat, nefsin esareti, hayvanlık ve vahşet olarak tezahür ederken; Şeriat içindeki hürriyet, şahsiyetli bir hayatın ve hakiki huzurun anahtarıdır. Sonuç olarak, insanı yücelten özgürlük; heva ve hevesin değil, hikmetli bir kulluğun ürünüdür.