Alçaklığın Âlâsı: Firavunluğu Aşan Zulüm

Alçaklığın Âlâsı: Firavunluğu Aşan Zulüm

Bazı zulümler vardır ki, sessiz kalmak bile bir suç olur. Bazı acılar vardır ki, kelimeler yetmez; insanlık, utancından başını öne eğer. İşte bugün Gazze’de yaşananlar böyle bir hâdisedir. İsrail, tüm dünyanın gözü önünde, “güvenli bölge” ilan ettiği Mevasi’deki çadırları vurdu. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve yaralılar diri diri toprağa gömüldü. Enkaz altında kalanları kurtarmak için yakıt yoktu; insanlar çubuklarla, elleriyle toprağı kazdı. Modern çağın ortasında, vahşetin en ilkel biçimi sahneleniyor.

Bu yaşananlar, sadece bir savaş suçu değil; bir akıl tutulması, bir vicdan iflâsı, bir insanlık cinayetidir.

Güvenli Bölge Yalanı: Masumiyetin Tuzağa Düşürülmesi

İsrail’in “güvenli bölge” diyerek insanları topladığı alanları bombalaması, tarihî anlamda en alçak stratejilerden biridir. Çünkü bu, yalnızca bir bombalama değil; aynı zamanda güveni istismar, korunma umudunu tuzağa dönüştürme, çaresizliği kullanma suçudur.

Böylesi bir ihanet, sadece bedenleri değil; hakikati, ahlâkı ve insanlık onurunu da paramparça eder.

Firavunluğu Aşan Bir Zalimlik

Kur’an-ı Kerîm’de Firavun’un zulmü anlatılırken onun bebekleri öldürmesi, kadınları sağ bırakıp aşağılaması ve kibirle yeryüzünde bozgunculuk yapması zikredilir. Bugün ise bu zulüm, Netenyahu ve onun gibilerde daha da sistematik, daha da teknik ve daha da küresel hale gelmiştir. Artık zulüm, sadece kılıçla değil; drone’la, ambargoyla, medya manipülasyonuyla, diplomatik ikiyüzlülükle yapılmaktadır.

Eğer Kur’an bugün inseydi, birçok tefsir ehline göre şu ayet belki şöyle hitap ederdi:

> “Firavun insanları fırkalara ayırdı, onların bir kısmını zayıf bıraktı, oğullarını boğazladı, kadınlarını sağ bıraktı. Şüphesiz ki o bozgunculardandı.”
(Kasas, 4)

Bugün Gazze’de olanlar bu ayetin çağdaş bir yansımasıdır. O gün Firavun Nil’de boğdu; bugün bu çağdaş firavunlar, insanları ablukada, açlıkta, susuzlukta, çaresizlikte boğuyor.

Açlıkla Gelen Ölüm: Yavaş ve Sessiz Soykırım

Bugün çocuklar yalnızca bombalarla değil, açlıkla, ilaçsızlıkla, yoklukla ölüyor. Son bir ayda 6 çocuk açlıktan hayatını kaybetti. Toplam 66 kişi açlıktan öldü. Mama, besin takviyesi ve ilaçlar kasıtlı olarak engelleniyor. Bu, artık bir savaş değil, stratejik bir soykırımdır.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bir insan yalnızca birkaç gün açlığa dayanabilir. Fakat bebekler için bu birkaç gün, birkaç saat olabilir. İşte İsrail, bu saatleri sayıyor; gıda tırlarının geçişini bilerek engelliyor. İnsanlık, göz göre göre açlığa terk ediliyor.

Zulümle Âbâd Olanın Sonu İflâh Olmaz

Tarih, Firavun’un akıbetini yazdı. Haman’ı, Nemrut’u, Ebu Leheb’i, Hitler’i, Mussolini’yi gördü. Hepsi gitti. Zulümle kurdukları tahtlar, mazlumların bedduasıyla yıkıldı. İsrail ve onu destekleyenler de şunu bilsin:

> “Zalimler için bir son vardır; Allah’ın adaleti asla şaşmaz.”

Bugün mazlum çocuktan çıkan bir “ah”, nice hükümeti, nice gücü devirecek kudrettedir. Belki sesleri zayıf, ama duaları arşı titretecek güçtedir.

Çare: Susmamak, Unutmamak, Dua ve Dayanışma

Bu çağda zalime karşı en büyük silah şuurdur. Bugün yapılması gerekenler:

Bu zulmü unutmamak ve unutturmamak,

Her platformda zalimleri teşhir etmek,

Mazlumlara dua, yardım ve bilinçli destek vermek,

Sessiz kalmakla zalime ortak olmamaktır.

Zira sessizlik, zulmü onaylamaktır.

Özet:

İsrail’in Mevasi’deki “güvenli bölge” yalanıyla gerçekleştirdiği saldırılar, modern dünyanın en büyük utançlarından biridir. Çocukların açlıktan öldüğü, yardımların engellendiği, insanlığın toprağa gömüldüğü bu tabloda, zulüm yalnızca silahla değil; açlık, ambargo ve ikiyüzlülükle yapılmaktadır. Bu zulüm, Firavun’unkini bile geride bırakmıştır. Ancak tarih göstermiştir ki, hiçbir zalim sonsuza kadar ayakta kalmamış, mazlumun duası ve sabrı mutlaka karşılık bulmuştur. Bugün ümmete düşen görev; bu zulmü unutmamak, susmamak ve hem fiilî hem manevî mücadeleyi sürdürmektir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 29th, 2025