Zamanın Dairesinde Dolaşan İnsanlık ve İslâm’ın Şafağı

Zamanın Dairesinde Dolaşan İnsanlık ve İslâm’ın Şafağı

“Evet bakınız, zaman hatt-ı müstakîm üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehası birbirinden uzaklaşsın. Belki Küre-i Arz’ın hareketi gibi bir dâire içinde dönüyor. Bâzen terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir; bâzen tedenni içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşâallah. Hakikat-ı İslâmiye’nin güneşi ile, sulh-u umumî dâiresinde hakikî medeniyeti görmeyi, rahmet-i İlâhiye’den bekliyebilirsiniz. ”
Hutbe-i Şamiye

Tarih bir çizgi değil, bir dairedir. O, başlangıcı ile sonu sabit bir hat üzerinde ilerleyen düz bir yol değil; mevsimler gibi dönen, tekrar eden, bazen baharı, bazen kışı gösteren bir devr-i daimdir. Bediüzzaman Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’de işaret ettiği gibi, insanlık tarihi de böyle bir daire üzerinde seyrediyor: Bazen baharlarla şahlanıyor, bazen kışlarla sarsılıyor. Lakin her kışın sonunda bir bahar, her gecenin ardından bir sabah olduğu gibi; beşeriyetin de aydınlık bir sabahı, sulh ve selâmetle dolu bir baharı gelecektir inşâallah.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu hakikat, Âl-i İmrân Suresi 140. ayette şöyle ifade edilir:

“Eğer size bir yara değmişse, o topluluğa da benzeri bir yara değmiştir. O günleri Biz insanlar arasında döndürür dururuz…”
(Âl-i İmrân, 3/140)

Bu ayet, hayatın ve tarihin döngüselliğini gösterir. Galibiyet de, mağlubiyet de bir imtihandır. Başarı da, çöküş de hikmetsiz değildir. Rabbimiz, insanlara ibret olsun diye zamanın devirlerini çevirir. Dün yıkılanlar bugün yükselir, bugün galip olanlar yarın zayıf düşer. Zira bu dünya, sabit değil, hareket hâlindedir; ve zaman dairesi içinde ilâhî bir terbiye gerçekleşir.

İnsanlık tarihindeki büyük medeniyetlere bakıldığında bu ayetin manası tecellî eder: Roma, Pers, Bizans, Emevî, Abbâsî, Osmanlı… Hepsi bir zamanlar zirvede idi, sonra inişe geçti. Ve bu iniş ve çıkışların arkasında sadece zahirî sebepler değil, kaderin cilvesi ve İlâhî muradın terbiyesi vardır. Bu iniş ve çıkışlar sayesinde insanlık, hakiki adaleti, merhameti, hikmeti ve dîni aramak zorunda kalır. Çünkü ne mutlak kudret beşere aittir, ne de ebedî zafer.

İşte bu noktada Bediüzzaman, zamanın dairesel hareketiyle beşeriyetin geleceğine dair ümitvâr bir bakış sunar. Der ki:

> “Nev’-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşâallah.”
Bu, sadece romantik bir temenni değil, Kur’ânî bir hakikatin tefsiridir. Zira Kur’ân, “o günleri insanlar arasında döndürürüz” buyurarak; Müslümanların bugün yaşadığı çöküşün, yarın yeniden bir dirilişe döneceğini müjdeler. Bunun şartı; sabır, sebat ve hikmete yönelmektir.

Günümüzde ümmetin yaşadığı felaketler, işgaller, zulümler, dağınıklık ve zillet; bir yönüyle kış hükmündedir. Fakat bu kış, ebedî değildir. Çünkü rahmet-i İlâhîye, her kışı bir bahara çevirmiştir. Geceler ne kadar uzun olursa olsun, sabah mutlaka doğar. Bu ümmetin sabahı da, İslâm’ın hakikat güneşiyle yeniden doğacaktır. Bu doğuş, ancak sahte medeniyetin çöküşü ve hakiki medeniyetin inşasıyla mümkündür. Hakiki medeniyet ise, adaletle, muhabbetle, tevazu ve merhametle kurulabilir.

Tarih bir kere daha gösteriyor ki, beşeriyetin kurtuluşu İslâm’ın hakikatlerindedir. Zira İslâm; zulmün, menfaatin, tekebbürün değil; hakkın, ahlâkın ve fıtratın dinidir. O hâlde bizlere düşen görev; bu baharı hazırlamak için imanla, ilimle, tefekkürle, sabırla çalışmak ve kışın fırtınalarına aldanmamaktır. Çünkü zaman, her daim döner; fakat sabredenler, o dönüşün baharına ulaşanlardır.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de belirttiği zamanın dairesel akışı ile Âl-i İmrân 140. ayeti birlikte ele alınmıştır. Ayet, zafer ve mağlubiyetin dönüşümlü olduğunu bildirirken, Bediüzzaman da beşeriyetin karanlık dönemlerinin ardından bir sabah ve baharın geleceğini müjdeler. İnsanlık tarihi bir imtihan sahnesidir; başarı ve çöküşler İlâhî terbiyenin parçalarıdır. Bu dönüşde Müslümanlara düşen görev, karanlıklarda yılmamak ve hakikat güneşine doğru yürümektir. Zira her kışın ardında, rahmet-i İlâhiye ile bir bahar mutlaka gelecektir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 27th, 2025