Varlık Niçin Var?
Varlık Niçin Var?
“Demek, o nur olmazsa kâinat da insan da hattâ her şey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedî’ bir kâinatta, böyle bir zat lâzımdır. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.”
Mektubat
Nur Olmazsa Hiçlik: Kâinatın Mânâsı ve İnsanlığın Gerçek Değeri
(Bediüzzaman Said Nursî’nin Mektubat’taki Vurgusuyla Varlığın Sırrı Üzerine)
İnsan, gözünü açtığı âlemde gökleri görür, yıldızları seyreder, dağları seyre dalar. Lakin sorular da zihnini bırakmaz:
“Bütün bunların anlamı ne? Ben kimim? Kâinat neden yaratıldı?”
İşte bu soruların cevabı, kâinatın yalnızca maddî varlıkla değil, mânâ ile yoğrulmuş bir gerçeklik olduğunu fark ettiğimizde anlam kazanır.
Bediüzzaman Said Nursî, bu noktada sarsıcı bir tesbitte bulunur:
> “Demek, o nur olmazsa, kâinat da insan da hattâ her şey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedî’ bir kâinatta, böyle bir zat lâzımdır. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.”
Buradaki “nur”, sadece fizikî ışık değil, imanın, marifetin ve ilahî hakikatin nurudur. O nur olmazsa, her şey mana yönüyle çöker, varlık bir hiçliğe dönüşür.
- Nur Olmadan Kâinat Boş ve Manasızdır
Kâinatı sadece madde olarak gören bir göz, onun içindeki hikmeti, sanatı ve muradı göremez. O zaman şu sorular anlamsızlaşır:
Bu nizam kimin için?
Bu güzellik neye hizmet ediyor?
Bu mükemmellik kime işaret ediyor?
Nur, bu soruların cevabını veren ilahî hakikat bilgisidir. O nur, kâinatın içine sızan bir mânâ aydınlığıdır. Onunla beraber:
Gökler tesadüf değil, kasıtlı bir sanat eseri olur.
Dağlar rastgele yükselmiş yığınlar değil, ilahî kudretin nişaneleri olur.
İnsan sadece bir canlı değil, Allah’a muhatap bir varlık olur.
- İnsan da Bu Nura Bağlıdır
Nur, sadece kâinatı değil, insanı da anlamlandırır. O nurun olmadığı bir insan hayatı:
Rastgele doğmuş, sebepsiz var olmuş bir biyolojik organizmaya iner.
Ölümle yok olan bir anı yığınına dönüşür.
Değeri olmayan, ruhsuz bir madde yığınından ibaret kalır.
Ama o nurla beraber insan, kendini tanır, Rabbini tanır ve hakikati arar. O zaman hayatın her anı bir şuurlu kulluk, her nefes bir iman şahidi, her gözyaşı bir teslimiyet secdesi olur.
- “Böyle Bedî’ Bir Kâinatta, Böyle Bir Zat Lâzımdır”
“Bedî’” kelimesi burada çok anlamlıdır:
Bedî’, her şeyi eşsiz bir tarzda yaratan sanatkâr demektir.
Bu kadar sanatlı ve ince ölçülerle bezenmiş bir âlem, kendisini açıklayan bir Kaynak olmadan olamaz.
Yani sanat varsa sanatkâr vardır.
Nizam varsa nizâmı koyan vardır.
Gaye varsa, o gayeyi takdir eden bir irade vardır.
Bu kâinat, kendi kendini var edemez. Tesadüflerle izah edilemez. O yüzden Bediüzzaman der ki:
“Eğer o zat olmazsa, kâinat da olmamalı.”
Çünkü var olan şeyin anlamı O’nunla tamamlanır. O olmazsa geriye yalnız bir hiçlik, bir karmaşa ve sonsuz bir yokluk korkusu kalır.
- Hiçliğe Karşı Nurun Daveti
İnsanlık tarihi, zaman zaman bu nuru unutup maddeye, nefsine veya dünyaya taptığında büyük boşluklara düşmüştür. Modern çağda:
Her şey var ama anlam yok.
Bilgi çok ama hikmet yok.
Hız yüksek ama istikamet kayıp.
İşte o nurun yokluğu, insanı kâinat içinde sürüklenen bir yabancıya çevirir. Ama bu nur geri döndüğünde:
Her şey anlam kazanır.
İnsan kendini bulur.
Kâinat, sahibini gösteren bir ilahi kitap gibi okunmaya başlar.
Hikmetli Bir Temsil: Aynasız Işık
Düşünün ki elinizde bir ayna var. Ona gelen ışığı yansıtırsanız, çevreniz aydınlanır. Ama aynayı yere atarsanız, o ışık size gelmez ve karanlıkta kalırsınız. İşte iman, marifet ve muhabbet aynası kırılırsa, Allah’ın nuru insanın kalbine yansımaz. Kalp karanlıkta kalır. Kâinat da karanlık bir boşluğa dönüşür.
O halde, nurun yansıması için ayna olan kalbi temizlemek ve yönünü doğru çevirmek gerekir.
Sonuç: Nur Varsa Mana Vardır
Bediüzzaman’ın bu kısa ama derin cümlesi, şunu ilan eder:
Kâinat da, insan da, hayat da ancak Allah’ın nuru ile var olur, anlam kazanır, değer bulur.
O nur olmadan varlık, yalnız bir “var gibi görünen hiçliktir.”
Nur varsa:
Kâinat bir tefekkür sahası olur.
İnsan bir muhatap kul olur.
Ölüm bir vuslat kapısı olur.
ÖZET:
Kâinat ve insan, Allah’ın nuru olmadan anlamsız ve değersizdir.
İman, marifet ve ilahi hakikat bilgisi, varlığın asıl ışığı ve anlam kaynağıdır.
Allah’ın varlığı ve birliği bilinmezse, her şey hiçliğe ve karanlığa gömülür.
O nur ile kâinat okunur, insan kendini tanır, ölüm anlam kazanır.