Ölçü Kitap ve Sünnettir: Zevkler Değil, Deliller Konuşmalı

Ölçü Kitap ve Sünnettir: Zevkler Değil, Deliller Konuşmalı

> “Demek, bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri, Kitap ve Sünnetin desatir-i kudsiyeleri ve asfiya-i muhakkikînin kavanin-i hadsiyeleridir.”
(Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat)

Manevî hayatta ilerleyen bir müminin karşılaşabileceği en büyük tehlikelerden biri; duygu, hâl ve dahili tecrübeleri hakikat zannetmek ve onları ölçü yapmaktır. Bediüzzaman Hazretleri bu tehlikeyi görmüş ve altın gibi bir düstur sunmuştur: “Ölçü, zevkler değil; Kitap ve Sünnettir.”

  1. Kalp Yoluyla Gidilen Hakikat, Aklın Ölçüsünü Aşamaz

İnsanın manevî hayatında:

Ahval: Ruh halleri, değişen manevî duygular

Keşfiyat: Gaybî bazı ilhamlar, rüyalar

Ezvak: İlahi zevk ve vecd halleri

Müşahedat: Manevî gözle görüldüğü zannedilen bazı tecelliler, bunlar olabilir. Fakat bu hâller ne kadar yoğun, ne kadar güçlü ve kişiye “gerçek” gibi görünse de, ölçü olamaz. Çünkü hakikat evrensel, sabit ve değişmezdir. Oysa bu haller:

Şahsîdir

Değişkendir

Karışıktır

Hatta bazen nefsin aldatması olabilir.

  1. İlham Hakikat Değildir, Vahiy Değildir

Bir insanın kalbine bir düşünce doğabilir. Rüyasında bazı manevî işaretler görebilir. Veya zikirle, halvetle girdiği ruh hâli onu yüksek bir zevke ulaştırabilir. Ancak bunlar ilham seviyesindedir ve bağlayıcı değildir.

> Çünkü ilham:

Peygamberlik değildir.

Masumiyet ihtiva etmez.

Kontrole muhtaçtır.

İşte tam bu noktada Bediüzzaman şöyle der:

> “Mizan Kitap ve Sünnettir. Mihenk ise asfiya-i muhakkikînin kurallarıdır.”

Yani gelen bir keşif, bir rüya, bir ilham; Kur’an ve Sünnet terazisine vurulmadan kabul edilmez. Aksi hâlde insan, zannı hakikat, rüyayı şeriat, hissi ölçü zannetmeye başlar. Bu da dalalete kapı aralar.

  1. Asfiya-i Muhakkikîn: Zevki Aşmış Akıllar

Bediüzzaman Hazretleri burada “asfiya-i muhakkikîn” ifadesini kullanır. Bunlar:

Hem kalp ehli olup

Hem aklî ölçüleri ihmal etmeyen

Hem şeriatın zahirine hem batınî derinliğe uyan

Hakikate ulaşmayı şahsi ilhamla değil, ümmetin meşveretiyle ve Kitap-Sünnet mihengiyle yapan âlimlerdir.

Tasavvufta muhakkikîn meşrebi, en güvenilir yoldur. Çünkü keşfi de, ilhamı da denetler. İç tecrübeyi kutsallaştırmaz, onu bir yorum ve his olarak değerlendirir. Ölçü dışı bırakmaz.

  1. Hikmetli Bir Tesbit: Zevk Uçurur, Delil Kurtarır

Manevî zevk, ruhu uçurabilir. Ama her uçuş kanatla olmaz; bazısı nefsin rüzgârıdır. Rüya, insanı sevindirebilir ama şeriata aykırıysa kıymeti yoktur. İlham güzel olabilir ama Kitap ve Sünnet’e zıt ise sadece bir sınavdır.

Bu sebeple:

Kur’an ve Sünnet dışı bir yol, ne kadar cezbedici görünse de dalalettir.

His ve sezgi, ancak vahyin süzgecinden geçerse değer kazanır.

Gerçek maneviyat, denge ile mümkündür.

  1. İbretli Örnek: Rüya ile Fetva Verenler

Tarihte ve günümüzde bazı kimseler:

Rüyasında Peygamber Efendimiz’i (s.a.v) gördüğünü iddia ederek

İlhamla yeni hükümler çıkardığını söyleyerek

İçine doğan bir hisle şer’î delilleri görmezden gelerek

ümmeti ifsat etmişlerdir. Halbuki rüyalar, duygular, keşfiyatlar sadece kişiyi terbiye için gelir; ümmete ölçü olamaz.

> “Rüyalarla amel edilmez, hüküm verilmez. Kitap ve Sünnet, bütün zamanlara rehberdir.”

Sonuç ve Özet

İnsanın manevî hayatında ilhamlar, keşfiyatlar, ezvak ve müşahedeler olabilir. Ancak bu hâller kişiseldir; bağlayıcı değildir. Hakikat daima Kitap ve Sünnet’le sabittir. O yüzden en küçük bir ruhî hâl bile Kur’an ve Sünnet’e arz edilmelidir. Bediüzzaman’ın bu ölçüsü, maneviyatı ifrat ve tefritten koruyan en dengeli yoldur.

ÖZET

Ahval, keşif, rüya ve zevkler hakikatin ölçüsü değildir.

Ölçü: Kur’an ve Sünnettir.

Mihenk: Asfiya-i muhakkikînin akıl ve kalp dengesine dayalı kurallarıdır.

İlham kutsal değil, kontrol edilmesi gereken bir tecrübedir.

Şahsi zevklerle ümmete hüküm verilmez.

Gerçek maneviyat, şer’î ölçülere sadakatle mümkündür.

 

Loading

No ResponsesHaziran 27th, 2025