Misafirhane-i Askerî: Dünyayı Doğru Okumak
Misafirhane-i Askerî: Dünyayı Doğru Okumak
“Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin.”
Mektubat
İnsan bu dünyaya neden gelir, neyle meşgul olur, nereye gider? Hayatın en kadim sorusu budur. Kimisi dünyayı bir eğlence yeri sanır, kimisi bir pazar, kimisi bir savaş alanı. Oysa Bediüzzaman Said Nursî, bu derin hakikati veciz bir ifadeyle özetler:
“Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin.”
Bu söz, dünya hayatına dair en hakiki bakış açısını verir: Misafirlik ve askerlik. Yani bu dünya, ne kalıcı bir yurt, ne de keyif yeri; geçici bir imtihan sahasıdır.
- Dünya Bir Misafirhane: Kalıcı Değil, Geçici
Bir misafir, gittiği yerde rahat etse de, yerleşmez. Çünkü bilir ki orası kalıcı değil. Sadece geçici bir konaktır. Bu şuurla hareket eden insan, dünyaya yerleşmeye çalışmaz; ona bağlanmaz, fani olanı ebedî gibi sevmez. Eşyayı, makamı, malı, mevkii kutsamaz. Zira hepsi misafirliğin bir parçası; gelici ve geçicidir.
Dünyayı misafirhane bilen, dünyalık musibetlerde yıkılmaz, nimetlerde şımartılmaz. Her şeyin bir vakti ve bir sonu olduğunu bilir.
- Askerlik Telakkisi: Emre İtaat, Sıkıntıya Sabır
Misafirhane benzetmesi yetmez; Bediüzzaman bir de “askerî” ifadesi ekler. Çünkü bu misafirlik, keyif için değil, emir komuta zinciri içinde yaşanan bir görevdir. Yani insan, başıboş değil, bir disiplin içindedir.
Nasıl ki bir asker sabah nerede uyanacağını, akşam ne giyeceğini, ne zaman yürüyüp ne zaman duracağını kendisi belirlemezse; insan da bu dünyada kendi iradesine göre değil, ilahi emirlere göre yaşamalıdır.
Askerî misafirhane, hem geçici oluşu hem de görevli oluşuyla insana şunu hatırlatır:
Sen burada sadece imtihandasın. Emir almak, görevi yerine getirmek, sabır göstermek ve sonunda terhis olmak için varsın.
- Bahtiyarlık: Bu Şuuru Kazanmakta
Gerçek bahtiyarlık; ne çok malda, ne büyük makamda, ne de uzun ömürde gizlidir. Gerçek saadet, dünyanın hakikatini doğru okumakla başlar. Dünyayı yanlış tanıyan, ona yanlış bağlanır. Sonunda, her şey elinden gidince, hayatı altüst olur.
Ama misafir ve asker olduğunu bilen biri, sahip olduklarını emanet görür, kayıpları ise terhis ve vazife sonu olarak karşılar. Bu ruh hâli, kişiyi daima huzurda tutar.
- Modern Hayatta Misafirliği Unutmak
Zamanımızda insanlar dünyayı kalıcı bir ev gibi görüyor. Kariyer, statü, yatırım, konfor… Her şey, bu dünyada kalıcıymış gibi kurgulanıyor. Oysa ölümün kapıyı çalmasıyla bu sahte ev yıkılıyor. Ve insan, hazırlıksızsa ne yapacağını bilemiyor.
İşte bu yüzden Bediüzzaman, en bahtiyar insanı şöyle tarif eder:
“Dünyayı misafirhane-i askerî bilen ve ona göre hareket eden…”
Yani bir yandan misafir gibi fani olanı kalıcı sanmadan, diğer yandan asker gibi disiplin ve vazife şuuru içinde yaşayan.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki” etmeye dair hikmetli ifadesi açıklanmıştır. Dünya hayatı geçici bir konaklama ve görev yeridir. İnsan, misafir gibi kalıcılığı unutmamalı; asker gibi emir ve görevin bilincinde olmalıdır. Bahtiyar olan kişi, bu hakikati kavrayıp ona göre hareket edendir. Bu bakış açısı, insana dünya musibetlerinde sükûnet, nimetlerinde ise şükür kazandırır; hayatı anlamlı ve dengeli yaşatır.