Hakikatin En Derin Tanığı

Hakikatin En Derin Tanığı

“Hem Kur’an, fıtrat-ı selime cihetiyle musaddaktır. Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa her bir fıtrat-ı selime onu tasdik eder. Çünkü itminan-ı vicdan ve istirahat-i kalp, onun envarıyla olur. Demek fıtrat-ı selime, vicdanın itminanı şehadetiyle, onu tasdik ediyor. Evet fıtrat, lisan-ı haliyle Kur’an’a der: “Fıtratımızın kemali sensiz olamaz!”
Mektubat

Fıtratın Sesi, Kalbin Huzuru: Kur’ân ve Vicdanın Buluştuğu Yer
(Bediüzzaman Said Nursî’nin Mektubat’taki Vurgusuyla Hakikatin Fıtrî Yolu)

İnsan yaratılış itibariyle sadece etten ve kemikten değil; akıldan, kalpten ve vicdandan yoğrulmuştur. Kalp, bir sevgi merkezi; akıl, bir muhakeme aracı; vicdan ise hakikatin yankılandığı en derin odadır.

Bediüzzaman Said Nursî, bu vicdanî duyarlılığı Kur’ân ile olan ilişki açısından şöyle ifade eder:

> “Kur’ân, fıtrat-ı selime cihetiyle musaddaktır. Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa her bir fıtrat-ı selime onu tasdik eder. Çünkü itminan-ı vicdan ve istirahat-i kalp, onun envarıyla olur.”

Bu cümle, sadece bir iman çağrısı değil; aynı zamanda insanın en saf halinin Kur’ân’la olan derin uyumunu ortaya koyan bir varlık tesbitidir.

  1. Fıtrat-ı Selime Nedir?

Fıtrat, insanın yaratılıştan gelen temiz mayasıdır. Yani kalbin saf hali, ruhun lekelenmemiş şeklidir. Fıtrat-ı selime ise, bu asli hâlin bozulmamış, tabii, dürüst ve doğru çalışan hali demektir.

Aç olanın ekmeğe meyli gibi,

Susayanın suya yönelmesi gibi,

Sevgisiz kalan kalbin sevgi araması gibi…

Fıtrat-ı selime de hakikati arar, Hakk’a meyleder ve Kur’ân’la karşılaştığında onu “tanır gibi” bir teveccühle tasdik eder.

  1. Kur’ân’ın Fıtrî Tasdiki: Kalpte Yankı Bulan Nur

Kur’ân, dıştan gelen bir kitap değildir yalnızca; fıtratın iç sesine tercümanlık eden bir rehberdir. Her bir âyeti, insanın vicdanında bir karşılık bulur. Eğer insan fıtratını bozmaz, nefsin ve hevanın tesiriyle körleşmezse, Kur’ân ona yabancı gelmez.

Bediüzzaman bu uyumu şöyle özetler:

> “Çünkü itminan-ı vicdan ve istirahat-i kalp, onun envarıyla olur.”

Bugün modern çağın en büyük sıkıntısı da budur: Vicdan itminan bulamıyor, kalp istirahat edemiyor. İnsan her şeye ulaşıyor ama huzura ulaşamıyor. Çünkü fıtratının sesini susturmuş, Kur’ân’ın nurundan uzak kalmıştır.

  1. Kalbin Feryadı: “Sensiz Olmaz!”

İnsan fıtratı, Kur’ân’a şöyle seslenir:

> “Fıtratımızın kemali sensiz olamaz!”

Bu cümle, hem bir itiraf hem bir özlemdir. Tıpkı susuz bir toprağın yağmura “beni yeşert” deyişi gibi, fıtrat da Kur’ân’a “beni tamamla” der.

Kalp, Kur’ân’sız mutmain olamaz.

Ruh, Kur’ân’sız yükten kurtulamaz.

Akıl, Kur’ân’sız şaşkınlıktan çıkamaz.

Çünkü Kur’ân, fıtrata yabancı bir şey değil; onun asıl muhatabıdır. Kalp için gıdadır. Ruh için nefes, vicdan için terazidir.

  1. Neden Bazı Kalpler Tasdik Etmiyor?

Eğer her fıtrat Kur’ân’ı tasdik ediyorsa, neden bazı insanlar onu reddeder?

Bediüzzaman, bunun sebebini açıkça belirtir:

> “Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa…”

Yani fıtrat, bozulmamışsa tasdik eder. Ama eğer:

Nefis baskınsa,

Heva galipse,

Menfaat öne geçmişse,

Gurur, kibir, inkâr perdesi olmuşsa…

Fıtrat bu nurdan uzaklaşır, hatta kaçar. Ama bu, fıtratın değil; onun üzerine konan karanlık perdelerin eseridir.

Hikmetli Bir Temsil: Kalbe Vurulan Damga

Düşünün ki tertemiz bir kağıt var elinizde. Bu kağıda bir mühür basmak istersiniz. Eğer kağıt pürüzsüzse, mühür net çıkar. Ama eğer çamur bulaşmışsa, mühür dağılır, okunmaz.

Kur’ân, fıtrata bir mühürdür. Fıtrat temizse, Kur’ân onda net bir iz bırakır. Ama eğer nefsaniyetle kirlenmişse, o mühür bulanıklaşır, hatta reddedilir. Suç mühürde değil, kirli yüzeydedir.

Sonuç: Kur’ân, Fıtratın Doğal Cevabıdır

Kur’ân, gökten inmiş ama fıtrata hitap eden bir kelâmdır.

O, fıtratın suskunluğunu çözer.

Kalbin huzursuzluğuna cevap olur.

Vicdanın şahitliğini uyandırır.

İnsan kendi iç sesine kulak verirse, Kur’ân’ı tasdik eder. Çünkü Kur’ân, fıtratın unuttuğu hakikati hatırlatır.

ÖZET:

Kur’ân, bozulmamış bir fıtrat (fıtrat-ı selime) tarafından doğal olarak tasdik edilen ilahî bir hitaptır.

Vicdanın huzuru ve kalbin istirahati ancak Kur’ân’ın nurlarıyla mümkün olur.

İnsan fıtratı, Kur’ân’a “Sensiz kemale eremem” diyerek içten bir yöneliş içindedir.

Kur’ân’ı reddeden kalplerin sorunu fıtratın kendisinde değil, üzerine bulaşan arıza ve kirlerdedir.

Kur’ân, fıtratın lisanına tercümandır; onu anlayan insan, kendini de, Rabbini de bulur.

 

Loading

No ResponsesHaziran 27th, 2025