EMEVİ MİLLİYETÇİLİĞİ

EMEVİ MİLLİYETÇİLİĞİ

“Emevîler bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için hem âlem-i İslâm’ı küstürdüler hem kendileri de çok felaketler çektiler.”
Mektubat

Siyasetin Zehri: Emevî İktidarında Fikr-i Milliyetin Yıkıcı Etkisi

Mektubat’ta geçen bu kısa ama çok manidar cümle, İslam tarihinin en tartışmalı dönemlerinden biri olan Emevîler dönemindeki temel bir siyasi hatayı ve bunun sonuçlarını özetlemektedir. Emevîler’in “bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırmaları,” sadece bir idari tercih değil, aynı zamanda İslam ümmetinin birliğini sarsan ve derin yaralar açan stratejik bir hataydı.

Uygulanan Politika ve Verdiği Zarar
Emevîler, özellikle Muaviye’den sonra saltanat sistemine geçişle birlikte, iktidarlarını Arap kimliği üzerine kurma eğilimi gösterdiler. Bu, “fikr-i milliyet” yani ırkçılığın veya milliyetçiliğin siyasete karışmasıydı. İslam, tüm ırkları, renkleri ve dilleri eşit kabul eden evrensel bir din iken, Emevîler, yönetimi ve toplumdaki statüyü Araplar lehine şekillendirmeye başladılar.
Bu durumun en somut uygulamaları şunlardı:
* Arap Olmayan Müslümanlara (Mevalî) Yönelik Ayrımcılık: Farslar, Türkler, Berberîler ve diğer milletlerden olan yeni Müslümanlara “Mevalî” denirdi. Emevîler, Mevalîleri ikinci sınıf vatandaş gibi gördüler. Onlardan, cizye ve zekât gibi vergileri almaya devam ettiler, ki bu İslam’ın temel prensiplerine aykırıydı. Bir insan Müslüman olduğunda, cizye vergisinden muaf olurdu. Ancak Emevîler, gelirlerini korumak amacıyla bu kuralı çiğnediler. Ayrıca, Mevalîlerin ordu ve yönetimde yükselmelerine pek fırsat tanınmadı.

* Yönetimin Arapların Tekelinde Olması: Önemli valilikler, komutanlıklar ve devlet makamları genellikle Arap kabilelerine ve Emevî hanedanına mensup kişilere verildi. Bu durum, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki yetenekli ve liyakatli insanları dışladı ve onları devlete karşı küstürdü.
* Arapça Diline Aşırı Vurgu: Arapçanın resmi dil olarak benimsenmesi doğal olsa da, diğer milletlerin dillerini ve kültürlerini hor gören bir tutum sergilendi. Bu durum, İslam’ın evrensel dilini bir ırkın dili haline getirme hatasıydı.
Bu uygulamalar, “âlem-i İslâm’ı küstürdü.” İslam ümmeti içinde derin bir ayrılık ve kin tohumu ekildi. Emevîler’e karşı isyanların, özellikle de Mevalîlerin yaşadığı bölgelerde yoğunlaşması tesadüf değildi. Ehl-i Beyt’in yaşadığı haksızlıklar, bu Mevalîler için Emevî iktidarına karşı çıkmanın manevi bir gerekçesi haline geldi.

Ortaya Çıkan Sonuçlar ve Felaketler
Emevîlerin fikr-i milliyeti siyasete karıştırmalarının sonuçları oldukça ağır oldu:
* İç İsyanlar ve Bölünmeler: Horasan’da, Irak’ta ve diğer bölgelerde sürekli isyanlar patlak verdi. Bu isyanların en büyüğü, Emevî Devleti’ni yıkan Abbâsî İhtilali oldu. Abbâsîler, Emevîler’e karşı, Arap olmayan Müslümanların, özellikle de Farsların desteğini alarak başarıya ulaştılar. Bu, Emevîlerin kendi elleriyle oluşturdukları düşmanların onlara karşı birleşmesinin sonucuydu.

* Güven Kaybı ve Meşruiyet Krizi: Emevî iktidarı, saltanat ve ırkçılık politikaları nedeniyle İslam ümmetinin gözünde meşruiyetini yitirdi. İnsanlar, devleti İslam’ın temel prensiplerinden uzaklaşmış, dünyevi bir krallık olarak görmeye başladı.
* Manevi Zayıflama: İktidar hırsı ve dünyevi çekişmeler, İslam’ın manevi ruhunu zedeledi. Yönetim kademesindeki ahlaki çöküş, halkın dine olan bağlılığını zayıflatmadıysa da, devlet otoritesine olan güveni sarstı.
Bu durum, metinde belirtildiği gibi, “kendileri de çok felaketler çektiler.” Emevîler, içerideki bitmek bilmeyen isyanlarla mücadele etmek zorunda kaldılar ve sonunda içten gelen bu güçlü muhalefet dalgasına dayanamayarak yıkıldılar. Bir milletin veya bir grubun kendi üstünlüğünü iddia etmesi, o milletin içine nifak sokar ve zayıflatır. Emevîler’in hikâyesi, bu hakikatin tarihi bir dersidir.
Bu ibretli olay, günümüz siyasetçileri ve toplumları için de çok önemli bir derstir. Bir milletin bekası, ancak tüm unsurlarının adaletle, sevgiyle ve eşitlikle bir arada tutulmasıyla sağlanabilir. Fikr-i milliyet, birleştirici bir unsur olarak değil, ayrıştırıcı bir zehir olarak siyasete karıştığında, sadece başkalarına değil, o zehri yayanlara da zarar verir.

Özet
Bu makale, Mektubat’ta geçen Emevîlerin “fikr-i milliyeti” siyasete karıştırmasının sonuçlarını ele almaktadır. Emevîler, Arap olmayan Müslümanlara (Mevalî) karşı uyguladıkları ayrımcı politikalarla, onları ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaparak ve yönetimde dışlayarak İslam ümmetini küstürmüşlerdir. Bu durum, İslam’ın evrensel ve eşitlikçi prensiplerinden sapmaya neden olmuştur. Bu hatalı siyasetin bir sonucu olarak, Emevîler içeride sürekli isyanlarla yüzleşmek zorunda kalmış, meşruiyetlerini kaybetmiş ve nihayetinde Abbâsî İhtilali gibi güçlü bir halk hareketinin de desteğiyle yıkılmışlardır. Makale, bu tarihi olayın, milliyetçiliğin siyasetteki yıkıcı etkileri ve adalet ile eşitliğin bir devletin bekası için ne kadar hayati olduğu konusunda günümüz için de önemli bir ders teşkil ettiğini anlatmaktadır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 27th, 2025