Çirkinlikteki Güzellik: Şerlerin Ardındaki İlahi Hikmet
Çirkinlikteki Güzellik: Şerlerin Ardındaki İlahi Hikmet
“Hem istikra-i tâmme ve tecrübe-i umumî gösteriyor, netice veriyor ki:
Şer, kubh, çirkinlik, bâtıl, fenalık hilkat-ı kâinatta cüz’îdir. Maksud değil, tebeîdir ve dolayısıyladır. Yâni meselâ, çirkinlik, çirkinlik için kâinata girmemiş; belki güzelliğin bir hakikatı çok hakikatlara inkılab etmek için çirkinlik bir vâhid-i kıyasî olarak hilkata girmiş. Şer, hattâ şeytan dahi beşerin hadsiz terakkiyatına müsabaka ile vesile olmak için beşere musallat edilmiş. Bunlar gibi cüz’î şerler, çirkinlikler, küllî güzelliklere, hayırlara vesile olmak için kâinatta halkedilmiş.
kâinatta hakikî maksad ve netice-i hilkat istikra-i tâmme ile isbat ediyor ki; hayır ve hüsün ve tekemmül esastır ve hakikî maksud onlardır. Elbette beşer bu kadar zulmî küfriyatlarıyla zemin yüzünü mülevves ve perişan ettikleri halde, cezasını görmeden ve kâinattaki maksûd-u hakikîye mazhar olmadan, dünyayı bırakıp ademe kaçamayacak. Belki Cehennem hapsine girecek.”
Hutbe-i Şamiye
> “Şer, kubh, çirkinlik, bâtıl, fenalık hilkat-ı kâinatta cüz’îdir. Maksud değil, tebeîdir ve dolayısıyladır.”
— Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye
Kâinata bakınca bazen güzelliğin yanında çirkinliği, iyiliğin yanında kötülüğü, adaletin yanında zulmü görürüz. Ve çoğu insan bu çelişki gibi görünen tabloyu anlayamadığı için ya itiraz eder, ya inkâra sapar. Oysa Bediüzzaman bu gibi müşkil soruları hikmet terazisinde tartar ve bize der ki:
Kâinatta şer, maksat değil; araçtır. Hayra ve güzelliğe zemin hazırlamak için vardır.
Çirkinlik, Güzelliğin Aynasıdır
Bir ressamın tablosunda karanlık gölgeler olmasa, ışığın parlaklığı anlaşılmaz. Aynen öyle de, çirkinlik; çirkin olduğu için değil, güzelliği anlamak ve kıymetini göstermek için yaratılmıştır. Karanlık, ışığı; hastalık, şifayı; ölüm, hayatı kıymetli kılar.
Çirkinlik, güzelliğin kıyasıdır.
Şer, hayrın zıddıyla anlaşılmasına vesiledir.
Yani çirkinlik, varlık olarak değil; anlam olarak güzelliğe hizmet eder. Bu yüzden hilkatte asıl maksat güzelliktir. Çirkinlikse bu güzelliği gösteren ölçü birimi gibi bir “vâhid-i kıyasî”dir.
Şeytan Neden Var? Kötülük Neden Serbest?
Bazıları şeytanın varlığını anlamakta zorlanır. “Neden Allah şeytana izin verdi?” derler. Cevap şudur: İmtihan için. Terakki için. Hür iradenin ortaya çıkması için.
Eğer her şey sadece iyilikten ibaret olsaydı, iyiliğin kıymeti bilinmezdi. İnsan cennete layık olup olmadığını gösteremezdi. Şeytan, insana musallat olmuş ama onu zorlamamış; terakki kapılarını açmak için vesile olmuştur. Tıpkı düşman karşısında askerin gelişmesi gibi, şeytan da insanın içindeki potansiyeli ortaya çıkarır.
Bu yönüyle şeytan da, şer de, bir netice değil, yoldaki araçtır. Maksat, hayırdır. Şer, o hayra ulaşmak için yol kenarındaki taş gibidir.
Küllî Güzellik İçin Cüz’î Şer
Bir binanın sağlamlığı, içindeki birkaç çürük tahta parçasına değil, tüm yapının sağlamlığına bakılarak değerlendirilir.
Aynı şekilde kâinatta bazı cüz’î şerler, bazı bireysel zulümler, bazı geçici çirkinlikler olabilir. Ama bunlar genel güzellikleri gölgede bırakmaz. Aksine, onları daha belirgin hale getirir.
Bediüzzaman bu bakışla der ki:
“Kâinatta hakikî maksat, hayır ve hüsündür. Tekemmül esastır.”
Şerler ve çirkinlikler ise buna hizmet eder. Yani imtihanın parçasıdır, esas değildir.
Zulümle Kirletilen Dünya ve İlahi Adalet
Ancak her şeyin hikmeti varsa, zulmün de karşılığı vardır. Beşer, küfrüyle, günahıyla, zulmüyle dünyayı kirletmiş olabilir. Ama Allah adalet sahibidir. Hiçbir zulüm, cezasız kalmaz. Hiçbir mazlum da ödülsüz bırakılmaz.
Bediüzzaman bu noktada çok net konuşur:
> “Beşer bu kadar zulmî küfriyatlarıyla zemin yüzünü perişan ettikleri halde, cezasını görmeden bu dünyadan ademe kaçamayacak. Belki cehennem hapsine girecek.”
Bu, ilahi adaletin kaçınılmaz neticesidir. Çünkü kâinatta amaç güzelliktir. Ve bu güzelliğe zarar veren, elbette bir karşılık görecektir. Herkes ektiğini biçecek, yaptığının neticesini görecektir.
Sonuç: Hikmetli Bir Kâinatta Şer de Hizmet Eder
Bediüzzaman, bize kâinatın estetik ve hikmet boyutunu gösteriyor. Şer ve çirkinlikler varsa da, bunlar geçicidir, parça üzerindedir, maksut değildir. Esas olan güzellik, hayır, kemal ve terakkidir. Şer ve şeytan bile buna hizmet ettikleri için yaratılmışlardır.
Ancak bu, şerre meyli mazur göstermez. Bilakis, bu şerle mücadele ederek güzelliğe ulaşmak içindir. İnsan, bu çetin imtihanın farkında olmalı; iradesiyle hayrı seçmeli, güzelliğin tarafında yer almalıdır.
Özet:
Bu makale, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de geçen “Şer ve çirkinlik kâinatta maksat değil, tebeîdir” sözünü esas alarak, kâinattaki kötülüklerin hikmet yönünü ele alır. Şer, güzelliğin anlaşılması ve hayra ulaşılması için bir ölçü aracı olarak yaratılmıştır. Şeytan dahi, insanın tekâmülü için bir vesiledir. Kâinatta asıl maksat hayır, güzellik ve kemaldir. Geçici ve cüz’î şerler, bu büyük hakikatlere perde değil, ayna olur. Beşerin zulmü ise cezalandırılmadan kalmayacak, ilahi adalet mutlaka tecelli edecektir.