Bir Milletin Dirilişi İçin Şifâ Arayışı – Hutbe-i Şamiye’nin Teşhisi ve Tedavisi

Bir Milletin Dirilişi İçin Şifâ Arayışı – Hutbe-i Şamiye’nin Teşhisi ve Tedavisi

“Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayât-ı içtimâiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebiler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber bizi maddî cihette kurûn-u vustâda durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:

    Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.

   İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimâiye-i siyasiyede ölmesi.

   Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.

   Dördüncüsü: Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nurânî râbıtaları bilmemek.

   Beşincisi: Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdat.

   Altıncısı: Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek.”
Hutbe-i Şamiye

Tarihin belli dönemleri vardır ki, milletler ya şahlanır ya da sarsılır. Beşeriyetin terakkî sürecinde, özellikle Batı’nın maddî sahadaki hızlı yükselişi karşısında İslâm dünyası uzun bir duraksama ve çözülme dönemi yaşamıştır. Bediüzzaman Said Nursî, bu çözülmenin sebeplerini sadece dış müdahalelerde aramaz. Aksine, bu inkırazın kaynağını içeride, bizzat İslâm toplumlarının iç bünyesindeki hastalıklarda bulur. Hutbe-i Şamiye’de teşhis ettiği altı büyük mânevî hastalık, bugün dahi İslâm dünyasının zihin ve ruh haritasını anlamada eşsiz bir rehberdir.

  1. Ye’s – Ümitsizlik:

İlk ve en yıkıcı hastalık, ümitsizliktir. Zira ümit, bir milletin ruhudur. Ümitsizliğe düşen bir toplum, mücadeleyi bırakır, hayata küserek silinir. Oysa ki, İslâm ümmeti, tarihte defalarca düşüp yeniden kalkmış, en karanlık dönemlerden sonra en parlak medeniyetleri kurmuştur. Ümit, yalnız psikolojik bir direnç değil; aynı zamanda imanın bir yansımasıdır. Çünkü bir mümin, Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.

  1. Sıdkın Ölümü – Doğruluğun Hayat-ı İçtimâîyede Kaybı:

Toplumun siyasi ve içtimâî yapısını ayakta tutan temel değerlerden biri sıdk, yani doğruluktur. Siyasette, idarede, medyada, eğitimde ve sosyal ilişkilerde yalan hâkim olursa, güven zemini çöker. Güvenin yok olduğu bir yapıda ise ne istikrar olur ne de kalkınma. Bugün toplumların yaşadığı pek çok kriz, aslında “sözün” ve “doğruluğun” kaybının neticesidir.

  1. Adâvete Muhabbet – Düşmanlığa Aşırı Meyil:

İnsanoğlu zaman zaman düşmanlık hissiyle hareket edebilir. Ancak bir toplum, düşmanlığı sevme noktasına gelirse, kendi kendini yiyip bitiren bir yapıya dönüşür. Özellikle aynı inancı paylaşan Müslümanların birbirine düşman kesilmesi, birliğin, kardeşliğin ve rahmetin felce uğraması demektir. Bu hastalık ümmeti iç çatışmalarla zayıflatır, düşmanlarına ise fırsat kapıları aralar.

  1. Nurânî Rabıtaları Bilmemek – Kardeşlik Bağlarının İhmal Edilmesi:

İman, İslâm, kıble, dua, Kur’ân gibi nurânî rabıtalar; Müslümanlar arasında güçlü bir birlik tesis eder. Bu bağlar göz ardı edildiğinde, mezhepçilik, ırkçılık, siyasî hizipleşmeler ön plana çıkar. Oysa bu tür ayrılık sebepleri, esas olan kardeşlik bağlarının gölgesinde kalmalıdır. Ümmeti bir arada tutacak olan esas güç, bu mânevî rabıtalardır.

  1. İstibdat – Baskıcı Yönetimlerin Yaygınlığı:

İstibdat, yani keyfî ve baskıcı yönetim anlayışı, fikrin, düşüncenin, istişarenin, adaletin önünü keser. Korku üzerine kurulu toplumlar, hakikatin değil, güçlünün esiri olur. Böyle toplumlarda adalet susar, istikbal kararır. Oysa İslâm, istibdadı değil, şûrayı; zoru değil, iknayı esas alır. Baskının olduğu yerde hakikatin sesi duyulmaz.

  1. Menfaat-i Şahsiyeye Himmeti Hasretmek – Bencillik ve Nefisperestlik:

Bir milletin yücelmesi, fertlerinin sadece kendi çıkarını değil; ümmetin, toplumun, insanlığın hayrını gaye edinmesine bağlıdır. Herkes “ben” derse, “biz” çöker. Oysa ki İslâm, nefsi değil, hizmeti ve diğergâmlığı merkeze alır. Bencil nesiller, sadece kendini kurtarmaya çalışırken; fedakâr nesiller, bir milleti yeniden ayağa kaldırabilir.

Netice ve Umut Işığı:

Bu altı hastalık, bir çöküşün habercisidir. Ancak teşhis varsa, tedavi de mümkündür. Bediüzzaman’ın metodu, sadece yıkıcı bir teşhir değil; aynı zamanda yapıcı bir ıslah ve ihya çağrısıdır. Ümitsizliği ümitle, yalanı sıdkla, düşmanlığı muhabbetle, dağınıklığı kardeşlikle, istibdadı adaletle, bencilliği diğergâmlıkla tedavi etmek mümkündür. Bunun yolu ise yeniden iman şuuru, birlik ruhu ve şefkatle örülü bir içtimâî seferberliktir.

Özet:

Bu makale, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de teşhis ettiği altı içtimâî hastalığı detaylı şekilde açıklamaktadır. Bu hastalıklar: ümitsizlik, doğruluğun kaybı, düşmanlığa meyil, mânevî bağları bilmeme, istibdadın yaygınlığı ve şahsî menfaatperestliktir. Bu hastalıkların İslâm dünyasının duraksamasına ve çöküşüne sebep olduğu anlatılmış, bunlara karşı çözüm yolları olarak; ümide sarılmak, doğruluğu yaymak, muhabbeti hâkim kılmak, kardeşlik bağlarını güçlendirmek, adaleti esas almak ve diğergâmlığı teşvik etmek gösterilmiştir. Makale, ümmetin yeniden dirilişine dair güçlü bir umut ve çağrıyla sonlanmaktadır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 27th, 2025