Tesbih Orduları: Meleklerin Âleminde Sonsuz Zikir ve Kudretin İhtişamı

Tesbih Orduları: Meleklerin Âleminde Sonsuz Zikir ve Kudretin İhtişamı

“Ehadîs-i şerifenin delâlet ettiği üzere: “Bazı melâikeler var ki kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dili var. (Demek, seksen bin gözü dahi var.) Her bir dilde, kırk bin tesbihat var.” Evet, madem melâikeler âlem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler; âlem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil ediyorlar, elbette öyle olmak lâzım gelir.”
Mektubat

İnsanın idraki sınırlıdır; gözüyle gördüğüne, kulağıyla işittiğine bel bağlar. Ancak hakikat, sadece görünenlerden ibaret değildir. Varlık âleminin derinliklerinde, insanın beşerî kabiliyetleriyle kavrayamayacağı derece yüksek, latif ve nuranî bir hayat tabakası vardır: Melekler âlemi.

Bediüzzaman Said Nursî, bu âlemi tasvir ederken bir hadis-i şerife dayanarak şöyle der:

> “Bazı melâikeler var ki kırk bin başı var. Her başında kırk bin dili var. Her bir dilde kırk bin tesbihat var.”

Bu sayıların hakikati, sadece matematiksel büyüklükle değil, mana derinliğiyle ölçülür. Bu tasvirler, meleklerin kudret, şuur ve ibadet enginliğini ifade eder. Aynı zamanda, yaratılmış her bir varlığın, boşuna olmadığını ve tesbihte bulunduğunu gösteren derin bir hakikate kapı aralar.

  1. Melekler: Şuur ve Kudret Sahibi Nurânî Varlıklar

Melekler; ne uyurlar, ne yorulurlar, ne günah işlerler, ne de gaflete düşerler. Onlar yaratılış itibariyle sadece emre itaat, tesbih ve tefekkürle meşguldürler. Onlar içinde öyleleri vardır ki, binlerce baş, diller ve gözlerle aynı anda zikir ederler. Bu, her bir meleğin farklı boyutlarda, farklı mahlûkat adına, farklı yönleriyle Cenab-ı Hakk’a kulluk ettiğini gösterir.

Her baş, ayrı bir varlık âleminin temsilcisidir. Her dil, o varlık nev’inin zikrini dillendirir. Her tesbih, o nev’înin ilahî sanatını ilan eder. Bu ise gösterir ki her şey, her an Allah’ı tesbih eder. Melekler, bu tesbihlerin şuurla yapılan aynaları gibidir.

  1. Âlem-i Şehadet ve Âlem-i Ervah: Zahir ve Bâtının Zikri

Bediüzzaman’ın işaret ettiği gibi, melekler âlem-i şehadetin (görünen âlemin) envaına (çeşitlerine) müekkel (görevli) varlıklardır. Yani:

Rüzgârın melekleri vardır,

Dağların, denizlerin, bulutların, hayvanların, elementlerin melekleri vardır.

Hatta her bir insanın, her bir hücresinin bile vazifeli melekleri vardır.

İşte bu melekler, görünen varlıkların Allah adına yaptığı tesbihleri, şuurla temsil ederler. İnsan su içer, ama o suyun içindeki moleküllerin, atomların Allah’a yaptığı tesbih, melekler tarafından temsil edilir. Bu, varlıkların iç âleminde süren sonsuz bir zikirdir.

  1. Sayılardaki Mana: Sonsuzluk ve Kudretin Sembolü

Kırk bin baş, kırk bin dil, kırk bin tesbih… Bu ifadeler, sembolik büyüklüklerdir. Sayıların amacı matematiksel hesap değil, sınırsızlığı ve azameti tasvir etmektir.
İfade edilen bu çokluk, Allah’ın kudretinin azametini gösterdiği gibi; meleklerin ibadetteki derinliğini ve kesintisizliğini de tasdik eder.

Bu durum aynı zamanda insanın Allah’a ibadette ne kadar eksik, ne kadar gaflette olduğunu hatırlatır. Çünkü insan, çoğu zaman fani şeylerin peşinden koşarken asıl maksadı olan kulluğu unutur. Oysa melekler, yaratıldıkları andan itibaren, kesintisiz ve tertemiz bir ibadet hâlindedir.

  1. İnsan İçin İbret: Şuurla Zikir ve Varlıkta Birlik

Meleklerin bu azametli tesbihatı, aslında insana da bir ders ve hedef gösterir. Çünkü insan, hem maddeye hem manaya açık bir varlıktır. O, melekler gibi sürekli tesbih edemez belki; ama onlardan farklı olarak irade ile, şuurla ve sevgiyle Allah’a yönelir.

Meleklerin çok başlı ve çok dilli tesbihatı, insana şunu söyler:

> “Ey insan! Senin de aklınla bir başın, kalbinle bir dilin, duygularınla bin yönün var. Sen de mevcudat gibi Allah’ı tanı, tesbih et ve bu çokluk içinde birliği bul!”

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın meleklerin çok yönlü tesbihatını anlatan hadîs-i şerif üzerine yaptığı tefekkür temellendirilmiştir. Kırk bin başlı, kırk bin dilli melek tasviri; Allah’ın azametli kudretini ve meleklerin sonsuz şuurla yaptıkları tesbihatı ifade eder. Melekler, âlem-i şehadet varlıklarının tesbihatını şuurla temsil ederler. Bu da, varlık âleminin tamamının Allah’a yöneldiğini, hiçbir şeyin başıboş olmadığını gösterir. İnsan ise, bu ilahî zikir korosuna, bilinçli bir kullukla katılarak varoluşunun hakikatini bulur.

 

Loading

No ResponsesHaziran 26th, 2025