Tecdîd-i İman: Her Gün Yeniden Dirilmek
Tecdîd-i İman: Her Gün Yeniden Dirilmek
“İnsanın hem şahsı hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. ”
Mektubat
(Bediüzzaman Said Nursî’nin “Her zaman tecdîd-i imana muhtaçtır” hakikati üzerine)
İman, bir defa elde edilip cebimize konan bir cevher değildir. O, canlı, gelişen, korunması gereken, tazelenmesi icap eden bir nurdur. Tıpkı kalp gibi atmalı, tıpkı beden gibi beslenmeli, tıpkı zihin gibi temizlenmelidir. İşte Bediüzzaman Said Nursî, bu derin gerçeğe bir cümlede işaret eder:
> “İnsanın hem şahsı hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için her zaman tecdid-i imana muhtaçtır.” (Mektubat)
Bu cümle, sadece bir akide dersi değil, bir yaşama biçimi, bir iman disiplini teklifidir. Her an değişen bir dünyada, aynı yerde duran bir iman, ayakta kalamaz. Tecdîd-i iman, bu çağın ruhî sigortasıdır.
- Tecdîd-i İman Ne Demektir?
“Tecdîd”, yenilemek demektir. “Tecdîd-i iman” ise, imanı yeniden hatırlamak, canlandırmak, güçlendirmek anlamına gelir. Bu sadece sözle “Âmentü billâhi…” demek değildir; aynı zamanda:
Allah’a olan bağlılığı derinden hissetmek,
Onun büyüklüğünü yeniden idrak etmek,
Kendi acz ve fakrını itiraf etmektir.
Bu, günlük ibadetlerin ve zikrin asıl gayesidir. Namaz sadece şekil değil, aynı zamanda imanın tecdîdi, yani tazelenmesidir.
- İnsan ve Âlemin Sürekli Değişimi
Bediüzzaman’ın “insanın hem şahsı hem âlemi her zaman teceddüd eder” ifadesi, çağlar üstü bir tesbittir:
İnsan değişir. Ruh halleri, arzuları, çevresi, psikolojisi sabit kalmaz. Dünün sağlam kararı, bugünün zaafına yenilebilir.
Âlem değişir. Dünya her gün yeni bir fitneye gebe, her an yeni bir imtihanla doludur. Bir gün sosyal medya, ertesi gün ekonomi, öbür gün siyasi çalkantılar insanın kalbini sarsabilir.
Bütün bu değişim içinde iman sabit bir merkez, sığınılacak bir liman olmalıdır. Ancak bu liman da zamanla pas tutar, unvanı tozlanır, gözden düşebilir. Onun için iman her an parlatılmalı, tekrar tekrar aslına döndürülmelidir.
- Neden Tecdîd-i İman Gerekli?
Unutkanlık: İnsan, gaflete müsait bir varlıktır. Unutur, ihmal eder, önemsemez. İmanı hatırlamak, tekrar etmek bu gafleti kırar.
Şüphe ve vesvese: Zihin, şeytanın ve nefsin oyun alanıdır. Tecdîd-i iman, bu vesveselere karşı bir zırh gibidir.
Dünyevî meşguliyetler: Para, makam, siyaset, geçim… Kalbi çeken binlerce bağ arasında, ruhu yeniden aslına bağlamak gerekir.
Hidayetin korunması: Hidayet bir defa kazanılınca ömür boyu garanti değildir. Onun muhafazası için sürekli takviye lazımdır.
- Tecdîd-i İman Nasıl Yapılır?
Sözle: Kalben tasdik ederek “Âmentü billâhi ve melâiketihî…” demek. Bu, Peygamber Efendimiz’in de tavsiye ettiği bir yoldur.
Zikirle: “Lâ ilâhe illallah” demek, iman cevherini cilalamaktır.
Tefekkürle: Kâinata, kendi nefsine, Kur’an’a bakarak Allah’ı tanımaya çalışmak, imanı kökleştirir.
İlimle: Risale-i Nur gibi imanı derinleştiren eserleri okumak ve yaşamak, tecdîdin en güçlü yoludur.
Salih amel ve dua ile: Her amel, bir imanın meyvesi; her dua, bir teslimiyet ilanıdır.
Sonuç ve Özet:
Bu makalede Bediüzzaman’ın “Tecdîd-i iman” kavramı üzerinden iman tazelemenin önemi ele alındı. Çünkü insanın hem iç âlemi, hem dış çevresi sürekli değişmekte; her değişim, imanı zayıflatma potansiyeli taşımaktadır. Bu nedenle, iman da her an yenilenmeye muhtaçtır.
Tecdîd-i iman, sadece bir laf değil, bir şuur hâli, bir iman disiplini, bir kalbî istikrar çabasıdır. Her gün sabah uyanınca, gece yatarken, hayatın ortasında dönüp yeniden “Ben Allah’a inanıyorum!” demek…
İşte hakiki diriliş budur: Her an imanla yeniden doğmak.