Rabbu’l-Âlemîn: Her Âleme Dokunan İlahi Terbiye
Rabbu’l-Âlemîn: Her Âleme Dokunan İlahi Terbiye
“رَبِّ الْعَالَمٖينَ
“Rabbi’l-âlemîn tabiri ise: Doğrudan doğruya her âlem, Cenab-ı Hakk’ın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir.”
— Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî
Kur’ân-ı Kerîm’in ilk suresi olan Fâtiha’da geçen “رَبِّ الْعَالَمِينَ (Rabbi’l-Âlemîn)” ifadesi, yalnızca bir sıfat değildir; başlı başına bir tevhid dersi, bir kâinat açıklaması, bir insanlık ufku ve bir kulluk manifestosudur.
Zira “Rab” kelimesi sadece yaratmak değil; aynı zamanda yönetmek, tedbir etmek, beslemek, eğitmek ve kemale erdirmek anlamlarını taşır. “Âlemler” ise sadece insanlar değil; bütün varlık sınıfları, görünen ve görünmeyen her şey demektir.
Her Âlem Allah’ın Terbiyesi Altındadır
Yıldızlardan hücrelere, kelebekten galaksilere kadar her şey bir ilahi idare ve terbiye içindedir.
Hiçbir şey başıboş değil, hiçbir hareket gayesiz değil, hiçbir varlık maksatsız değildir.
Bir çiçek bile büyürken, toprağın karanlığında bir sanat, bir ölçü ve bir rızık programına tâbidir.
Bir kuşun yavrusunu beslemesi, bir annenin merhameti, bir arının bal yapması hep Rabbu’l-âlemîn isminin tecellisidir.
> “Doğrudan doğruya her âlem, Allah’ın terbiyesi altındadır.”
– Yani Allah, sadece yaratmaz; her şeyi tedbir eder, düzenler, eğitir ve maksadına ulaştırır.
Rububiyetin Hikmeti: Tesadüfe Yer Yok
Bu düzenli terbiye gösteriyor ki, kâinatta tesadüf yoktur.
Bir tohumdan koca bir ağaç çıkar. O tohumun içindeki programı yazan, ona güneşi hizmet ettiren, yağmuru vaktiyle gönderen bir Rab vardır.
O Rab, sadece “bitkilerin Rabbi” değil; aynı zamanda insanın da Rabbidir, kalbin de, duyguların da, aklın da…
İnsan bu ilahi terbiyeye açık bir mahlûktur. Rabbimiz bizi hem bedenimizle, hem ruhî ihtiyaçlarımızla, hem de ahiret için hazırlanacak yönümüzle tedricen eğitir. Bu terbiye süreci; bazen nimetle, bazen musibetle, bazen sorumlulukla karşımıza çıkar.
Kâinatın Rabbi, Senin de Rabbindir
Allah’ın rububiyeti sadece kâinatın tamamını değil, senin özel hayatını da kapsar.
Sen bir âlemsin. Kalbin ayrı bir âlem, aklın başka bir âlem, vicdanın, hislerin, hayallerin bambaşka âlemler…
Ve her birinde Allah’ın tedbiri, terbiyesi ve hikmeti hükmediyor.
Sen nefes aldıkça, bir Rab seni yaşatıyor.
Ağladıkça, bir Rab seni teselli ediyor.
Yolunu kaybettiğinde, bir Rab seni tekrar kendine çağırıyor.
Bu yüzden Rabbi’l-âlemîn demek, aynı zamanda şunu demektir:
> “Ben Rabbimle başıboş değilim, sahipsiz değilim, gayesiz değilim. Her halim O’nun terbiyesi altındadır.”
Sonuç ve Özeti
“Rabbi’l-Âlemîn” ismi, Allah’ın bütün varlık âlemlerini doğrudan yönettiğini, terbiye ettiğini, kemale erdirdiğini ifade eder. Her şey, Allah’ın kudreti, ilmi, hikmeti ve rahmeti ile idare edilmektedir. Hiçbir şey başıboş, gayesiz, rastgele değildir.
Özetle:
Rab; sadece yaratan değil, idare eden, besleyen ve kemale erdirendir.
Âlemler; her varlık türünü, maddî ve manevî tüm âlemleri kapsar.
Her şey Allah’ın doğrudan idaresi ve terbiyesi altındadır.
Kâinattaki düzen ve hikmet, Allah’ın sürekli müdahalesini ve terbiyesini gösterir.
İnsan da bu rububiyetin muhatabıdır; Allah onu hem dünyada hem ahirette eğitir, geliştirir, terbiye eder.
> “Rabbi’l-Âlemîn demek: Her şeyin Rabbi benim de Rabbimdir. Ve ben yalnız değilim.”
– Risale-i Nur’un tefekkürüyle…