Kur’ân’ın Çok Katmanlı Dili: Her Kalbe Hitap Eden Ezelî Bir Kelâm
Kur’ân’ın Çok Katmanlı Dili: Her Kalbe Hitap Eden Ezelî Bir Kelâm
“Kur’an-ı Hakîm’in cümleleri, birer manaya münhasır değil; belki nev-i beşerin umum tabakatına hitap olduğu için her tabakaya karşı birer manayı tazammun eden bir küllî hükmündedir.”
— Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî
Kur’ân-ı Kerîm, bir beşer kelamı değil; ezelî ve ebedî bir hitap ve kitaptır. Bu yüzden sıradan bir kitap gibi sadece bir anlamı, tek bir hedef kitlesi yoktur. Onun her bir ayeti, her bir kelimesi, hatta bazen bir harfi; nice sırları, hikmetleri ve dereceleri içinde taşır.
Çünkü Kur’ân, sadece belli bir zamanın insanlarına değil; ilk insandan son insana kadar bütün insanlığa hitap eder. O yüzden ondaki hakikatler de katman katman, tabaka tabaka anlamlarla örülmüştür.
Kur’ân: Her Seviyeye Göre Konuşan Bir Muallimdir
Kur’ân, hem bedevî bir çobana, hem çağımızın filozofuna, hem mümin bir kadına, hem düşünceli bir gence, hem de inkâr içinde boğulan bir kalbe aynı ayetle hitap edebilir.
Bir ayeti bir çocuk “namaz kılın” emri olarak okur; bir âlim onun içindeki hukukî, ahlâkî ve toplumsal boyutları görür. Bir derviş o ayette aşkı bulur; bir mütefekkir hikmeti keşfeder. Aynı kelâm, farklı yollardan farklı gönüllere aynı hakikatin farklı renklerini sunar.
İşte bu yüzden Kur’ân, her zaman taze, her kalbe canlı, her ruha dokunur bir kitaptır.
Kur’ân’ın Cümleleri Küllîdir
Bediüzzaman’ın tabiriyle, Kur’ân’ın cümleleri “küllî”dir.
Yani bir tek mânâya hapsolmamıştır.
Bir hüküm vardır, ama bu hüküm; hem ferdî, hem ailevî, hem toplumsal, hem de evrensel düzeyde farklı anlam dairelerine hitap eder.
Mesela:
> “Allah’a tevekkül et”
Bir tüccar bu ayeti rızık kaygısına karşı okur.
Bir hasta şifasını Allah’tan bilir.
Bir mazlum adaletin geleceğine dair ümitlenir.
Bir mücahit düşman karşısında moral bulur.
Aynı cümle, sayısız ruh hâline, farklı tabakalara, zamanlara ve ihtiyaçlara hitap eder.
Kur’ân, Zaman Üstü Bir Kitaptır
Bir beşer sözü, zamanı geçince anlamını yitirir. Ama Kur’ân, zamanlar üstü bir kelâm olduğu için; onun cümleleri asırlar geçse de eskiyip tükenmez.
Her çağın, her neslin, her ilmin Kur’ân’da arayıp da bulacağı derinlikler vardır.
Öyle ki, Kur’ân 1400 yıldır okunuyor; ama hâlâ bir ayeti yeniden tefsir ediliyor, yeniden keşfediliyor.
Çünkü onun cümleleri, mana pınarları gibidir. İçtikçe çoğalır, baktıkça derinleşir.
Kur’ân Her Gönle Hitap Eder, Yeter Ki Gönül Açık Olsun
Kur’ân’ın büyüklüğü; herkesin seviyesine, ihtiyacına ve haline göre cevap verebilmesindedir.
İlim ehli için ilim vardır, ibadet ehli için marifet, kalp ehli için aşk, hakikat ehli için hikmet, nefisle mücahede edenler için öğüt, idareciler için adalet dersi vardır.
Her ayet, okuyanın hâline göre “konuşur.”
Çünkü Kur’ân, sadece konuşulan değil, konuşturan bir kitaptır.
Sonuç ve Özeti
Kur’ân-ı Kerîm’in cümleleri yalnızca bir tek anlamla sınırlı değildir. Herkesin anlayışına, seviyesine, hâline göre farklı pencerelerden hakikati gösterir. Onun hitabı evrensel, mesajı çok katmanlı, hikmeti her çağın ihtiyacına cevap verecek kudrettedir.
Özetle:
Kur’ân, insanlığın tüm tabakalarına hitap eder.
Her ayeti birden fazla mânâyı içinde barındırır.
Kur’ân’ın cümleleri küllîdir; dar yorumlara sığmaz.
Her çağda yeni tefsir ve anlam derinlikleri açığa çıkar.
Kur’ân, diri bir kitaptır; çağlar üstü bir rehberdir.
> “Kur’ân okundukça konuşur; derinleştikçe çağırır. Her çağda yeni dillerle, aynı hakikati söyler.”