Her Şeyde Onu Görmek: Varlık Âleminin Satır Arasındaki Marifet
Her Şeyde Onu Görmek: Varlık Âleminin Satır Arasındaki Marifet
“Sa’dî-i Şirazî’nin dediği gibi:
دَرْ نَظَرِ هُوشِيَارْ هَرْ وَرَقٖى دَفْتَرٖيسْتْ اَزْ مَعْرِفَتِ كِرْدِگَارْ
“Her şeyde Cenab-ı Hakk’ın marifetine bir pencere açar.”
— Mektubat, Sa’dî-i Şirazî’den iktibas
İnsan, baktığını gören bir varlıktır. Ama herkes görmez; görebilmek için uyanık bir kalp, diri bir ruh, tefekkürle yıkanmış bir bakış gerekir. Zira kâinat bir kitap gibidir. Her yaprakta bir sır, her satırda bir hakikat, her harfte bir kudret mührü vardır. Ama bu kitabı anlayanlar, “nazar-ı huşyar” ile bakanlardır.
Sa’dî-i Şirazî der ki:
> “Her yaprak, Allah’ı tanıtan bir defterdir.”
Bir çiçek, sadece çiçek değildir. Bir yağmur damlası, sadece su değildir. Bir kuşun ötüşü, bir çocuğun tebessümü, bir yaprağın düşüşü… Hepsi Cenab-ı Hakk’ın varlığına, birliğine, isim ve sıfatlarına açılan birer penceredir. Yeter ki bakmayı bilelim.
Kâinat, İlahi Bir Kitaptır
Bediüzzaman Said Nursî’nin tabiriyle, kâinat bir “kelimat-ı kudret” mecmuasıdır. Yani Allah’ın kudret kelimeleriyle yazılmış devasa bir kitaptır. Güneş, Allah’ın nur ismini; yağmur, rahmet ismini; çiçekler, cemal ismini; dağlar, celal ismini gösterir.
İşte bu nedenle her varlık, marifetullah yolunda bir öğretmendir. Her mahlûk, “Ben de O’nu tanıtıyorum” der.
> “Her şey, kendine mahsus lisan-ı hâliyle Allah’tan bahseder.”
Tefekkür: Marifetin Anahtarıdır
Bir arıya bakarken sadece bal üreten bir böcek görenle; onun mükemmel sisteminde, ilahi programlamayı, ölçü ve hikmeti gören aynı değildir. Çünkü biri yüzeyde, diğeri hikmette dolaşır.
İşte bu farkı doğuran şey, tefekkürdür.
Tefekkür eden insan, her şeyde bir kasıt, bir düzen, bir sanat görür ve bu sanattan Sâni’ine ulaşır. Bir ağaç meyveyle, bir yıldız parıltısıyla, bir anne şefkatiyle marifetullah dersi verir.
Marifet, İmanın Derinliğidir
Marifetullah, yani Allah’ı tanımak, sıradan bir bilgi değil; kalbi, ruhu, aklı kuşatan derin bir idraktir.
Bir insan, Allah’ın var olduğuna inanabilir. Bu imandır.
Ama o varlıkta sergilenen hikmetleri, güzellikleri, kudreti, rahmeti hissedip tanımak; bu marifettir.
İman, bir tohumdur; marifet ise onun filizlenmiş hâlidir.
Her tefekkür, o imanı büyütür, kuvvetlendirir. Ve kişi, bir çiçeğe bile baktığında, içinde secde ettiren bir hayret duyar.
Bakış Değişirse Âlem Değişir
Eğer gözlerimizdeki perde kalkarsa, her şeyde Allah’ın isimlerini görmeye başlarız.
Bir çiçek, Allah’ın Müzeyyin ismini anlatır.
Bir karınca, Rezzak ismini gösterir.
Bir yavru, Vedud ismini hissettirir.
Ve bu tecelliler içinde dolaşan bir insan, hayatı sıradan bir vakit geçirme değil, marifetle dopdolu bir yolculuk haline getirir.
Sonuç ve Özeti
Her varlık, Allah’ı tanıtan bir mektup, bir pencere, bir aynadır. Tefekkür eden, derin düşünen insan bu pencerelerden bakarak marifetullah nuruna ulaşır. Kâinattaki her şey, Allah’a açılan bir kapıdır; ama o kapıdan ancak uyanık gözler ve diri kalpler geçebilir.
Özetle:
Kâinat, Allah’ın isim ve sıfatlarını gösteren bir kitaptır.
Her varlık, marifetullaha açılan bir penceredir.
Marifetullah, imanın kemale ermiş halidir.
Tefekkür, bu pencereyi açan anahtardır.
Hayat, her an Allah’ı hatırlatan bir manzume hâline gelir.
> “Bakan göremez, gören bakmayı öğrenendir. Ve gören, her şeyde Rabbini bulandır.”