Aldanışın Bedeli: Hayat Bir Rüya Gibi Geçmeden…

Aldanışın Bedeli: Hayat Bir Rüya Gibi Geçmeden…

“EYVAH! ALDANDIK.
ŞU HAYAT-I DÜNYEVİYEYİ
SABİT ZANNETTİK.
O ZAN SEBEBİYLE BÜTÜN BÜTÜN
ZAYİ’ ETTİK.
EVET ŞU GÜZERAN-I HAYAT BİR
UYKUDUR, BİR RÜ’YA GİBİ GEÇTİ.
ŞU TEMELSİZ ÖMÜR DAHİ,BİR RÜZGAR GİBİ UÇAR GİDER…”
BEDİÜZZAMAN

“Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik…”
Bu cümle, sadece bir serzeniş değil; aynı zamanda insanoğlunun en büyük yanılgısına atılan keskin bir çizgidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu ifadeleri, dünya hayatının hakikatini, ömrün geçiciliğini ve insanın gafletini iliklere kadar hissettiren derin bir ikazdır.

Zira insan, kalıcı olmayanı kalıcı zanneder; geçiciyi ebedî gibi görür. Elindekinin fani olduğunu unutup ona tüm ömrünü yatırır. Bu yanlış zan, insanı hem dünyada hem de ahirette zarara uğratır.

Geçici Hayata Kalıcı Yatırımlar

İnsanoğlu çoğu zaman hayatın geçiciliğini fark ettiğinde, ömrünün büyük kısmı çoktan geride kalmış olur. Gençlik, sağlık, imkânlar, dostluklar ve hatta zaman… Hepsi uçup gitmiştir. Oysa dünya hayatı, bir konaklama yeri değil, bir geçiş noktasıdır. Asıl yurt, asıl hayat, ölümden sonradır. Dünya ise o hayata hazırlık yapılan bir imtihan meydanıdır.

Ancak insan ne yapar? O geçici sahneyi ebedî bir köşk zanneder, onun için savaşır, hırsla çalışır, kin besler, dünyaya esir olur. Halbuki o “şu güzeran-ı hayat” dediğimiz ömür, bir uyku gibi geçip gider. Uyanıldığında ise çok geç olabilir…

Uykudan Önceki Son Fırsat

Bediüzzaman, hayatı bir rüya, ömrü ise bir rüzgâra benzetir. Rüya nasıl ki sabah olduğunda yok olur, rüzgâr nasıl gelip geçerse, insan ömrü de öyledir. Ne kadar uzun görünse de, sonunda “geçti” denilecek bir anıdan ibarettir. Ve bu geçişin sonunda insan, yaptığı her şeyle yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Bu yüzden mü’min kişi, dünya nimetleri ve zenginlikleri içinde boğulmadan, ebedî saadeti düşünen, hayatını hakikate göre tanzim eden bir bakış açısına sahip olmalıdır. Her gün, her an, “ölüm hakikatine” uyanık olmalı ve kendine sormalıdır:

> “Bugün elimde olan şeyler, ebedî hayatım için bana ne kazandırıyor? Yoksa sadece göz boyayan, gelip geçici birer serap mı?”

Aldanmamanın Yolu: Fâniden Bâkiye Yönelmek

Aldanmamanın yolu, fâniye değil bâkiye yönelmektir. Kalıcı olanı aramak, hakikate dost olmaktır. Kur’an-ı Kerîm ve sünnet çizgisiyle, Rabbimizin rızasına uygun bir hayat yaşamak, bu geçici ömrü gerçek bir sermayeye çevirebilir.

İnsanın asıl sermayesi zamandır. Ve bu sermaye, sürekli eksilmekte, geri gelmemekte ve bir gün bitecektir. İşte o zaman, “Aldandık!” dememek için bugün düşünmek, uyanmak, yön değiştirmek gerekir.

Sonuç ve Özeti

Bu fani hayat sabit değil, geçicidir. Bunu sabit zanneden insan, bütün ömrünü zayi eder. Dünya bir uykudur; hayat bir rüyadır; ömür bir rüzgâr gibi geçip gider. Gerçek uyanış ise ölümle başlar. Fani olanı ebedî zannetmek, insanı en büyük yanlışa düşürür.

Özetle:

Dünya hayatı geçicidir, kalıcı zannedilirse ömür zayi olur.

Hayat bir uyku, ömür bir rüzgâr gibidir; hızla geçip gider.

Uyanmak ve asıl hayata hazırlanmak için gafletten sıyrılmak gerekir.

Mümin, zamanını hakikate göre değerlendirmeli, ebedî hayatı öncelemelidir.

“Aldandık” dememek için bugün tefekkür vakti, yönümüzü ahirete çevirmeliyiz.

> “Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgar gibi uçar gider.”
– Bediüzzaman Said Nursî

 

Loading

No ResponsesHaziran 26th, 2025