En Büyük Mucize: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Şahsiyeti ve Ahlâkı
En Büyük Mucize: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Şahsiyeti ve Ahlâkı
“Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın Kur’an’dan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.”
Mektubat
Giriş: Kur’ân’ın Hayat Bulmuş Hâli
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v), yalnızca vahyin tebliğ edicisi değil, aynı zamanda vahyin en canlı ve kemal sahibi şahididir. Kur’ân-ı Kerîm, onun kalbinde nur, sözlerinde hikmet, fiillerinde ahlak olmuş; âdeta yürüyen bir Kur’ân hâline gelmiştir.
Bediüzzaman Said Nursî, bu hakikati şu veciz cümleyle dile getirir:
> “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Kur’ân’dan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.”
Bu cümle, Peygamber Efendimiz’in yalnızca risaletiyle değil, şahsiyet yapısıyla da ilahi bir mucize olduğunu ilan etmektedir. Aşağıda bu hakikati ibretli ve hikmetli bir çerçevede açmaya çalışacağız.
- Mucize Nedir? Peygamberin Zatı Neden Mucizedir?
Mucize, insanın güç yetiremeyeceği, harikulade bir olay veya özelliktir. Kur’ân, Efendimiz’in en büyük mucizesidir. Ancak onun ardından gelen en büyük mucize ise kendisidir:
Aklı,
Ahlakı,
Merhameti,
Adaleti,
Fedakârlığı,
Tevazuu,
Sabır ve cesareti…
Hepsi insanlık tarihinin ulaşabileceği en yüksek zirveye ulaşmıştır. Öyle ki dost da düşman da bu kemali inkâr edememiştir.
📌 Örnek:
Fransız düşünür Lamartine onun hakkında şöyle der:
> “Eğer büyüklük hem akıl, hem ahlak, hem tesir, hem cihanda açtığı iz açısından ölçülecekse, tarihte ondan büyük hiç kimse yoktur.”
- Ahlâk-ı Âliye: İnsanlığın Zirvesi
Efendimiz’in (s.a.v) en belirgin yönü, ahlâkının mükemmelliğidir. Nitekim Kur’ân da onun bu yönünü şöyle tasdik eder:
> “Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 4)
Onun ahlâkından birkaç misal:
Sabır: Taif’te taşlanırken beddua etmedi.
Merhamet: Uhud’da dişi kırıldığında, “Kavmimi bağışla, bilmiyorlar” dedi.
Adalet: Kızı hırsızlık etse ceza uygulanacağını bildirdi.
Cömertlik: Elindekini infak edip aç yattı.
Tevazu: Ashabı onun kim olduğunu yabancılara gösterirdi; çünkü bir hükümdar gibi değil, içlerinden biri gibi davranırdı.
O’nun şahsında, Allah’ın ahlâkî isimlerinin en güzel yansıması vardır. Sanki “rahmaniyet, halimiyet, kerem, af” gibi isimler bir kalıba dökülmüş, bir beşer kisvesine bürünmüştür.
- Dost ve Düşmanın İttifakı: Evrensel Şahitlik
Bir insanın yüceliği sadece sevenlerinin değil, düşmanlarının da itirafıyla anlaşılır. Resûlullah’ın ahlâkı, öylesine yüceydi ki, düşmanları bile ona “El-Emin” demekten geri duramamıştı.
📌 Örnek:
Mekke’nin ileri gelen müşrikleri, onun getirdiği dine karşıydılar; ama ona “yalancı” diyemediler.
Hz. Ebû Süfyan, Bizans İmparatoru Heraklius’a şöyle dedi:
> “Yalan söylemezdi. Biz onun hiç kötü bir ahlâkını görmedik.”
Bu da gösteriyor ki, onun zatı münakaşaya kapalı bir hakikat gibi parlıyordu. Vahyin doğruluğu, onun şahsında ete kemiğe bürünmüş, inkâra mahal bırakmamıştı.
- Günümüzde Peygamber Ahlâkı: Neden Mucize Gibi Geliyor?
Bugün dünya, teknolojiyle büyüdü ama ahlâkla küçüldü. Modern insan, bilgiye ulaşabiliyor ama erdemli bir şahsiyet inşa edemiyor. İşte tam da bu noktada Efendimiz’in şahsiyeti bir ahlâk mucizesi olarak parlıyor.
Bir lider düşünün, düşmanını affediyor.
Bir komutan düşünün, ganimeti dağıtıyor, kendine almıyor.
Bir devlet başkanı düşünün, yerde oturup kuru ekmek yiyor.
Bir baba düşünün, çocuklarını öpüyor, torunlarını sırtında gezdiriyor.
Bir kul düşünün, gecelerce secdede ağlıyor…
Bu ahlâkı taşıyan bir zat, sadece tarihî bir figür değil, kıyamete kadar insanlığa örnek olacak canlı bir değerler pusulasıdır.
- Onun Şahsiyeti, Kur’ân’ın En Güzel Tefsiridir
Peygamberimizin (s.a.v) zatı, Kur’ân’ın hayata geçmiş şeklidir. Hz. Âişe validemiz onun ahlâkını soranlara şöyle der:
> “Onun ahlâkı Kur’ân’dı.”
Demek ki Kur’ân nasıl bir hayat ister? Bunu bilmek isteyen, Efendimiz’e baksın. Onun hayatı, Kur’ân’ın yaşayan bir tercümesidir. Bu yönüyle de onun şahsiyeti, Kur’ân’dan sonra en büyük mucizedir. Çünkü Kur’ân’ı en güzel şekilde okuyan, yaşayan ve yansıtan odur.
Sonuç: Bir İnsan Ki Mucizedir
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın en büyük mucizelerinden biri, kendi zat-ı mübarekidir. Onun şahsında toplanan ahlâkî kemalat, sadece ilahî bir armağan değil, aynı zamanda Kur’ân’ın canlı bir isbatıdır.
Onun hayatı, ahlâkı ve şahsiyeti, kıyamete kadar bütün insanlığa rehberlik edecek ilahi bir nurdur.
ÖZET:
Peygamber Efendimiz’in Kur’ân’dan sonraki en büyük mucizesi, kendi şahsiyetidir.
Ahlâkî kemalatın her yönüyle en yüksek tabakasına sahiptir.
Dost düşman herkes onun dürüstlüğü, sabrı, adaleti ve tevazusunu kabul etmiştir.
Onun şahsiyeti, Kur’ân’ın canlı ve en güzel tefsiridir.
Modern dünyanın karanlığında onun ahlâkı, hâlâ insanlık için en büyük kurtuluş ışığıdır.