Sadece Namaz Kıldırmak mı, Yoksa Kalpleri Diriltmek mi?”
Sadece Namaz Kıldırmak mı, Yoksa Kalpleri Diriltmek mi?”
İmam ve Cemaat Arasında Eksik Kalan Manevî Bağ Üzerine Düşündürücü Bir Tahlil
İmam, sadece ön safta duran bir memur değil, bir mahallenin, bir beldenin kalp atışıdır.
Cemaat ise onun ardında saf tutan sadece insanlar değil, bir manevî yolculuk arayan gönüllerdir.
Fakat bugün camilerde, çoğu zaman bu derin bağın zayıf olduğu, imamla cemaat arasında gönül alışverişinin sınırlı kaldığı, caminin yalnızca namaz kılınan bir yer haline geldiği müşâhede ediliyor.
Soru açık:
İmam niçin sadece “namaz kıldıran” biri olarak kalıyor?
Cemaat niçin imamla birlikte manevî bir terakki yaşayamıyor?
Nerede yanlış yapılıyor? Nasıl düzeltilir?
- GÖREVİN MANASINI KAYBETMEK: “İmamlık mı, memurluk mu?”
İmam, kelime kökü itibariyle önder, rehber, kılavuz demektir.
Ama bugün çoğu imam, bu yüce manadan çok, sadece:
Vakit geldiğinde ezanı bekleyen,
Namaz kıldıran,
Diyanetten gelen hutbeyi okuyan,
Sonra köşesine çekilen bir “vazife memuru” haline gelmemelidir.
Oysa gerçek imam, bir mahallede gözyaşı döküldüğünde ilk bilen, bir genç sapmaya başladığında ilk ulaşan, bir gönül Allah’ı ararken ilk rehber olan kişidir.
Yanlış burada başlıyor: Görev ruhsuz, temsil zayıf, iletişim kopuk.
- HİTAP EKSİKLİĞİ: “Cemaatin Gönlüne Konuşmamak”
Birçok imam, hutbeyi kağıttan okuyor, vaazı taklit yapıyor, diliyle konuşuyor ama kalbiyle konuşamayabiliyor.
Cemaat ise:
Hayatın yükünü camiye taşıyor,
Gönül açlığıyla saf tutuyor,
Dertlerini dinleyecek bir yürek arıyor…
Ama karşısında çoğu zaman:
Tane tane hutbe okuyan ama yürek yakmayan,
Cennet ve cehennemden bahseden ama gözleri yaşarmayan,
Allah’tan bahseden ama heyecanı olmayan bir profil görüyor.
Bu anlatım değil, aktarımdır. Bu irşat değil, sadece bilgi sunmaktır.
- CEMAATLE GÖNÜL BAĞI KURMAMAK
Bir imamın cemaatle olan münasebeti sadece:
“Esselâmu aleyküm ve rahmetullah”la sınırlıysa,
Bayramdan bayrama mahalleye uğruyorsa,
Gençlerin adını bilmiyor, yaşlıların hâlini sormuyorsa,
o imam o cemaate değil, sadece görev yerine atanmış sayılır.
Halbuki imam, her çocuğun duasında yer etmeli, her yaşlının sırtını dayadığı kişi olmalı.
- CAMİNİN İÇİNDE KALMAK: “Hayata Açılmayan Mabetler”
Bugün camiler çoğu yerde:
Sadece namaz vakitlerinde açılıyor,
Sonra tekrar kilitleniyor,
Cami dersleri seyrek yapılıyor,
Gençlere hitap edecek etkinlik, sohbet, muhabbet ortamı oluşmuyor.
Cami sadece “namaz kılınan” bir yer olmamalı, Allah’ı arayan gönüllerin buluşma yeri olmalı.
Ama cemaat camide sadece bir görev yapılmasını izliyor, manevî bir heyecan duymuyor.
- GÖNÜLDEN VAZGEÇMEK: “Müezzinlik Yetiştiremeyen İmamlık”
Bir imam, arkasında:
Birkaç genci Kur’an okur hale getirememişse,
Gençleri müezzin yapacak heyecanı aşılayamamışsa,
Hiçbir gencin “ben de imam olayım” demesine vesile olamamışsa,
o zaman o imam sadece namaz kıldırmıştır, bir nesli diriltememiştir.
Gerçek imam, arkasında yürüyen izler bırakandır.
ÇÖZÜM YOLLARI:
- İmam, yeniden “manevî rehber” olduğunu hatırlamalı:
Sadece görev yapmak değil, cemaatin kalbine hitap eden bir önderlik ruhuna bürünmeli. - Camiyi bir eğitim ve gönül merkezi hâline getirmeli:
Namaz sonrası kısa sohbetler, gençlerle hasbihal, yaşlılarla dua halkaları kurmalı. - Mahalleye inip gönülleri fethetmeli:
İmam mahallelinin “abisi, evladı, rehberi, dostu” olmalı. Her cenazede, düğünde, hastalıkta orada olmalı. - Yeni nesli içine çekmeli:
Cemaat içinden müezzinlik yapan çocuklar, imamlık hayali kuran gençler yetiştirilmeli. Onlara sorumluluk verilerek bağ kurulmalı. - Kendi ruhunu da sürekli yenilemeli:
Namazı sadece başkalarına değil, önce kendine diriltici bir ibadet olarak görmeli. Samimiyet, tesirin sırrıdır.
SONUÇ VE İBRET:
Bir camide kaç kişi namaz kılıyor değil; kaç kişi imanla, huşu ile, cemaatle Allah’a yöneliyor diye bakmak gerekir.
Namazı kıldırmak kolaydır. Asıl mesele, o namazla bir kalbi Allah’a bağlamaktır.
İmamlık, sadece “önde durmak” değil, arkadaki gönülleri Allah’a yürütmek demektir.
Bugünün dünyasında insanlar dinî bilgiye değil, dinî temsil ve ruha aç.
İmam, bu açlığı doyurabildiği ölçüde gerçek bir rehber olur.
ÖZET:
İmam ve cemaat arasındaki bağın zayıflamasının temel sebepleri; imamların sadece görev odaklı kalması, cemaatle gönül bağını ihmal etmeleri, caminin hayattan kopuk bir mekâna dönüşmesi ve manevi önderlik vizyonunun eksikliğidir. Bu kopukluk, gençlerin camiye ve maneviyata bağlanamamasına neden olur. Çözüm ise; gönül veren imamlar, açık ve faaliyetli camiler, temsil gücü yüksek konuşmalar ve samimi, aktif bir hizmet anlayışıdır. İmam, sadece namaz kıldırmaz; kalpleri de Allah’a kavuşturur.