Rızık Koşusu Değil, Rızkı Vereni Tanıma Yolculuğu
Rızık Koşusu Değil, Rızkı Vereni Tanıma Yolculuğu
İnsan, yaratılış itibariyle ihtiyaçlara müpteladır. Bu ihtiyaçlar onu harekete geçirir; çalışmaya, aramaya, bulmaya ve elde etmeye sevk eder. Fakat bu hareketliliğin gayesi çoğu zaman sadece rızık olur. İnsan, günlerini helâl kazanç peşinde geçirirken farkında olmadan bir şeyleri unutabilir: Rızkı değil, rızkı vereni aramakla mükellef olduğunu.
Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz şöyle buyurur:
“Nice canlı vardır ki rızkını kendisi taşıyamaz. Onlara da size de Allah rızık verir.” (Ankebût, 60)
Bu ayet, rızık denilen ilahi hediyenin mutlak anlamda bir kul çabasıyla değil, bir rahmet tecellisiyle verildiğini hatırlatır. Zira rızık, sadece çalışana değil, hatta çalışamayana da ulaşır. O halde rızık için çabalamak elbette gereklidir ama asıl gereklilik, o rızkı takdir eden Rahmân’ı tanımak ve O’na güvenmektir.
Rızık, sadece mideye inen lokma değildir. Sağlık bir rızıktır. Huzur, sükûn, ilim, iman ve hikmet de rızıktır. Ve bunların hepsinin kaynağı, tek ve yegâne Râzık olan Allah’tır. İnsan, sadece midesine değil, ruhuna ve kalbine de rızık aramalıdır. Çünkü asıl yoksulluk, mideyi doyurup kalbi aç bırakmaktır.
Bu hakikat bize şunu ifade eder:
İnsan, rızkı için halk edilmiş değildir; belki ubudiyet için halk edilmiştir. Rızık ise, o ubudiyetin bir neticesi ve iltihakıdır.
Yani rızık, ibadetin ve kulluğun amacı değil, onunla birlikte gelen bir lütuftur. İnsan rızık için yaratılmamıştır; rızık, insan için yaratılmıştır. Ne var ki modern çağda rızkın peşine düşen insan, rızkı vereni unuttuğu için rızık kendisine bir imtihan olur.
İşte burada tevekkül devreye girer. Tevekkül, çalışmamak değil; çalıştıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır. Kalbin O’na bağlanması, ne gelirse gelsin O’ndan bilmesi ve ne gelmezse gelmesin O’na itimadını yitirmemesidir. Çünkü Allah, kulunun ihtiyacını en iyi bilendir ve her canlıyı rızkı ile yaratmıştır.
Asıl izzet, rızkı değil, rızkı vereni aramakta saklıdır. Çünkü rızık, zamanla azalabilir; fakat rızkı veren Allah, sonsuz hazinelerin sahibidir. Kim O’na güvenirse, Allah ona kâfidir.
Özet:
Bu makale, rızık arayışının insanı meşgul ettiği çağımızda asıl maksadın rızkı aramak değil, rızkı vereni tanımak ve O’na tevekkül etmek olduğunu anlatmaktadır. Rızık sadece çalışmakla değil, Allah’ın rahmetiyle gelir. Gerçek izzet ve huzur, rızıkta değil, rızkı verene yönelmekte gizlidir.