Kılıçla Değil Akılla Kurulan: Yavuz’un Set Çektiği Selin Adı Şah İsmail
Kılıçla Değil Akılla Kurulan: Yavuz’un Set Çektiği Selin Adı Şah İsmail
Tarihin Kavşağında Anadolu’nun Kader Tahlili
Tarihi dönüm noktaları vardır ki, bir milim sapma, bir milenyumluk netice farkı doğurur.
1500’lü yılların başında Anadolu’nun, Mezopotamya’nın ve İslam dünyasının karşılaştığı en büyük tehditlerden biri, Şah İsmail’in ortaya koyduğu mezhep merkezli ideolojik yayılma projesiydi.
Eğer karşısına Yavuz Sultan Selim gibi siyasi zekâ, askerî kudret ve dinî feraseti yüksek bir lider çıkmasaydı, bugün “Türkiye” dediğimiz coğrafya ve millet çok farklı bir halde olabilirdi.
- Şah İsmail Ne Yapmak İstedi?
Şah İsmail (1487-1524), Safevîler hanedanının kurucusudur. Henüz genç yaşta İran’da iktidarı ele geçirmiş, kısa sürede bölgesel bir güç haline gelmiştir. Ancak bu güç sadece siyasî değil, aynı zamanda mezhebî bir devrim projesine dayanıyordu.
Onun hedefi, Sünnî İslam dünyasında Şiîliği yaymak,
Anadolu’dan Arabistan’a kadar uzanan topraklarda İran merkezli bir Şiî hilafet kurmak idi.
Bu uğurda on binlerce Sünnîyi kılıçtan geçirmiş, inancı zorla değiştirme politikasını uygulamıştı.
Şah İsmail, dinî değil ideolojik bir Şiîlik inşa etmiş, bunu devletin resmi tebliğ aracı haline getirmişti.
- Yavuz Sultan Selim Ne Yaptı?
Şah İsmail’in Anadolu içlerine kadar nüfuz eden propagandası ve ajan faaliyetleri karşısında Osmanlı Devleti sarsılmaya başlamıştı.
İşte tam bu noktada Yavuz Sultan Selim:
1514 Çaldıran Savaşı ile Şah İsmail’in yayılmacı politikalarına dur dedi.
Sadece bir askerî zafer değil, inanç ve medeniyet zaferi kazandı.
Anadolu’yu mezhep parçalanmasına karşı korudu.
Halifeliği alarak Sünnî İslam’ın siyasal merkezini İstanbul’a taşıdı.
İran yayılmacılığına karşı ebedî bir set inşa etti.
- Eğer Yavuz Olmasaydı…
Anadolu, büyük ihtimalle İran merkezli bir Şiî inancın hâkimiyetine girecek,
Sünnî medrese geleneği, ilmî merkezler, Ehl-i Sünnet tasavvufu ve uleması ya yok edilecek ya susturulacaktı.
Osmanlı’nın yerine Safevîler geçecek, İslam dünyası iki büyük kutba bölünecek ve parçalanma daha erken yaşanacaktı.
Bugün Türkiye olarak bildiğimiz yapı, muhtemelen İran’ın arka bahçesi gibi, mezhebi radikalizmin etkisinde, kimlik bunalımı yaşayan bir toplum olurdu.
Arap dünyası ile ilişkiler daha da koptuğu için İslam birliği hayali temelden sarsılırdı.
- Bugünkü İran’ın Gayesi Nedir?
İran, bugün de tarihsel kodlarını terk etmiş değildir.
Mezhep merkezli yayılma siyaseti, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve hatta Türkiye içinde bile “vekâlet savaşları” üzerinden sürmektedir.
“Velayet-i Fakih” sistemiyle bütün Müslümanların temsilcisi gibi davranmakta, kendi mezhebî anlayışını evrensel İslam gibi sunmaktadır.
Tarihi Şah İsmail modeli, bugün ideolojik ve istihbari yöntemlerle yeniden sahnededir.
Medya, dernek, “kültürel merkez” adı altında inanç mühendisliği yürütülmektedir.
Fakat Türkiye, Osmanlı mirasını taşıyan bir bilinçle, hâlâ bu yayılmacılığa set olabilecek konumdadır.
- Tarihten Bugüne Düşen Hikmet:
İnanç birliği olmadan siyasi birliğin sürdürülemeyeceği,
Mezhepçilikle oynayan her gücün fitne üretip ümmeti böldüğü,
Dini ideolojileştirenlerin sonunda hem inanca hem siyasete zarar verdiği,
Ve bir Yavuz’un bir ümmete ne kadar gerektiği tekrar tekrar görülmektedir.
🌿 Özet:
Şah İsmail, mezhebi yaymak ve Safevî Şiîliğini Anadolu’ya taşımak istemiştir.
Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran’daki müdahalesi olmasaydı, Anadolu bugün çok farklı bir inanç ve kimlik yapısına sahip olurdu.
İran’ın bugünkü politikaları da geçmişteki Safevî projesinin modern versiyonlarıdır.
Mezhep üzerinden ümmetin yapısını bozmak isteyen bu zihniyetlere karşı ilmî, siyasî ve medenî bir teyakkuz zaruridir.