Kudretin Kelimeleri: Varlığın Sessiz Şahitleri

Kudretin Kelimeleri: Varlığın Sessiz Şahitleri

“Kudretin vücudu, kâinatın vücudundan daha ziyade kat’îdir. Belki bütün mahlukat, her biri hem beraber o kudretin mücessem kelimatıdır. Onun aynelyakîn vücudunu gösterirler. Onun mevsufu olan Kadîr-i Mutlak’a adetlerince şehadetler ederler.”
Şualar

Kâinat, gözle görülür, elle tutulur bir hakikattir. Dağlar, yıldızlar, okyanuslar, ağaçlar, kuşlar ve nihayet insan… Hepsi birer varlık numunesidir. Ama tüm bu varlıklar içinde asıl görülmesi gereken, onlardan daha kesin olan bir hakikat vardır: Kudret.

Bediüzzaman Hazretleri bu gerçeği şöyle ifade eder: “Kudretin vücudu, kâinatın vücudundan daha ziyade kat’îdir.” Çünkü kudret, varlığı yaratan sebeptir. Kâinat, kudretin eseridir; eser varsa onu meydana getiren kuvvet elbette vardır ve daha gerçektir.

Mesela bir kitap gördüğümüzde, onun bir yazar tarafından yazıldığına hiç şüphe etmez, yazarını da onun üzerinden tanırız. O halde kâinat dediğimiz bu dev kitap, her satırıyla, her harfiyle, her noktasında bir Kudret’i gösterir. Öyle ki her varlık, o kudretin “mücessem bir kelimesi” (yani cisimleşmiş bir sözcüğü) gibidir.

Bir çiçek, kokusuyla; bir karınca, düzeniyle; bir yıldız, intizamıyla; bir anne, şefkatiyle; bir çocuk, safiyetiyle hep aynı Kudret’in varlığına işaret eder. Hepsi, kendilerini yaratana “Kadîr” ismiyle şahitlik eder. Bu şehadet, yalnız dillerle değil, halleriyle, varlıklarıyla, faaliyetleriyle ve hareketleriyle yapılır.

İşte bu noktada kâinatın dili açılır. Gözünü açan her kalp, kulak kesilen her ruh bu sessiz lisanı duyar: “Ben varım ve beni yaratan var!” Çünkü hiçbir şey kendiliğinden var olamaz. Ne bir arı bal yapmayı bilir, ne de bir çiçek renk seçmeyi… Bütün bu mükemmel düzen, onları terbiye eden, idare eden, yaratan ve yönlendiren sonsuz bir Kudret’in varlığını ilan eder.

Kudret, sadece bir şeyi yaratmakla kalmaz; onu her an ayakta tutar. Kâinat, bir an için o kudretten kesilse darmadağın olur. Tıpkı elektrik kesilince kararan şehirler gibi… Demek ki kudret, sadece başlangıçta devreye giren bir güç değil; her an her şeyi çepeçevre kuşatan, varlıkları diri tutan, yöneten ve yenileyen ezelî bir kuvvettir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle her varlık “onun mevsufu olan Kadîr-i Mutlak’a adetlerince şehadet eder.” Yani kâinattaki her şeyin diliyle yaptığı bu tanıklık, Allah’ın sadece var olduğunu değil, aynı zamanda her şeye gücü yettiğini (Kadîr-i Mutlak) gösterir.

Bu bakış açısı, insana derin bir farkındalık kazandırır: Etrafımızda gördüğümüz her varlık, sadece maddî bir nesne değil, aynı zamanda bir delildir. Gözümüzü kâinata değil, kâinatın ardındaki kudrete çevirdiğimizde, imanımız ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn derecesine çıkar.

📌 Özet:

Bu makale, kudretin varlığının, kâinatın varlığından daha kesin ve daha açık olduğunu vurgular. Her varlık, Allah’ın kudretinin cisimleşmiş bir kelimesi gibi olup, Kadîr-i Mutlak ismine kendi varlığıyla şehadet eder. Kâinat bir kitap, kudret ise onun yazarıdır. Her şey bu kudretin varlığını gösterir ve insan, bu delillerle derin bir imana ulaşır. Kudret, yaratmanın ötesinde her an varlıkları ayakta tutan ezelî bir güçtür.

 

Loading

No ResponsesHaziran 23rd, 2025