Kalbin Susturulduğu, Hukuksuzluğun Kanun Olduğu Bir Asırda Yaşamak
Kalbin Susturulduğu, Hukuksuzluğun Kanun Olduğu Bir Asırda Yaşamak
Zaman; gözlerin açık, kalplerin kapalı olduğu bir zamandır. İnsanlığın vicdanı bastırılmış, aklı uyuşturulmuş, ruhu tutsak edilmiştir. Batı dünyası, büyük teknolojik ilerlemelere rağmen insanî değerlere karşı en büyük gerilemeyi yaşıyor. Çünkü bu medeniyetin kalbi atmıyor. Avrupa ve Amerika’da basiretli insanlar yok değil; ancak sesleri ya bastırılmış ya da susturulmuştur. Çünkü orada kalbin sözü değil, çıkarın dili geçerlidir.
Yılışık İnsanlar, Uyuşmuş Akıllar
Batı toplumları uzun yıllar boyunca aklı kutsayarak kalbi unuttu. Vicdanı feda etti, yerine diplomatik yalanlar koydu. Adaletin yerine menfaati, insan onurunun yerine ekonomik çıkarları geçirdi. Bu yüzden ortalama bir insanın derdi artık hakikati aramak değil, konforunu korumaktır. Bu ise, yılışık bir duruş ve uyuşuk bir zihin üretmiştir. Görse de tepki vermez, bilse de konuşmaz. Çünkü her şeyden önce kendi refahı gelir.
Bu ruh hâli, Batı’nın sessizliğini; mazlum coğrafyaların ise çaresizliğini izah eder.
Zapatero’nun İtirafı: “Türkiye AB’de Olsaydı…”
Eski İspanya Başbakanı Zapatero, bir hakikatin altını çizdi:
> “Türkiye, AB üyesi olsaydı günümüzde yaşanan savaşlar olmazdı.”
Bu söz, Avrupa’nın İslam dünyasına kapalı kalmasının bedelini itiraf ediyor aslında. Çünkü Türkiye gibi, hem doğuyu hem batıyı anlamış bir milletin sözü masada olsaydı, belki bu kadar kan dökülmeyecekti. Ancak Avrupa, Türkiye’nin değil; İsrail’in ve emperyal çıkarların sözünü dinlemeyi tercih etti. Bugün yaşanan savaşlar, işgaller ve yıkımlar, bu yanlış tercihlerin sonucudur.
İsrail: Mel’unluğun Resmileşmesi
İsrail artık sadece politik değil; ahlâkî olarak da mel’unluğunu tescillemiş bir devlettir. Masum çocukları öldüren, kadınları hedef alan, kutsal mekânları yerle bir eden bir yapının hangi kutsiyeti olabilir? Ne ilahi kitaplar, ne de insanlık değerleri böyle bir zulmü onaylar.
İsrail’in bu fiilî mel’unluğu, onun kurucu ideolojisinin de ne kadar sorunlu olduğunu ortaya koyar. Tanrıyı kendi tekellerine alan bir anlayış, kendilerinden olmayanı yok sayar. Bu anlayışın yaşatılması ise ancak Batı’nın sessiz onayıyla mümkündür.
Hukuksuzların Kanun Koyduğu Çağ
Bugün yaşadığımız çağ, “hukukun üstünlüğü” değil, üstünlerin hukukuna sahne oluyor. Adalet terazisi, güçlülerin parasıyla eğiliyor. Uluslararası kurumlar, mazlumu değil zalimi koruyor. İnsan hakları diye haykıranlar, iş İsrail’e gelince sağırlaşıyor, körleşiyor.
Bu çağda hukuksuzlar kanun koyuyor, kanun adamları zalimlerin emir eri oluyor. Bu yüzden Filistin’de akan kan, sadece bir coğrafyadan değil; insanlığın vicdanından sızan bir yaradır.
Çözüm Nerededir?
Kalbi yeniden inşa etmekte.
Basireti kaybetmemekte.
Hakkın sesi olmaktan korkmamaktadır.
Türkiye, ümmetin umudu olduğu kadar, insanlığın da vicdanıdır. Avrupa’nın ona kapılarını kapatması, aslında adaleti dışlamasıdır. Ancak bu, Türkiye’nin değerini düşürmez; aksine misyonunu artırır.
Bugün hak, güçlü görünmeyebilir. Ama yarınlar, vicdan sahiplerinin omuzlarında inşa edilecektir.
Özet:
Makale, Batı dünyasında basiret ve vicdan eksikliğini ele alıyor. Eski İspanya Başbakanı Zapatero’nun “Türkiye AB’de olsaydı bu savaşlar olmazdı” sözünden yola çıkarak Avrupa’nın Türkiye’yi dışlamasının sonuçlarına değiniliyor. İsrail’in zulümleri hem kitapta hem fiiliyatta mel’unluğunu ispatlıyor. Günümüz dünyası, hukuksuzluğun kanun haline geldiği bir çağdır. Adaletin değil, çıkarın hüküm sürdüğü bu sistemde; çözüm, yeniden kalbe ve basirete dönmekle mümkündür.