İttihad-ı İslâm Fabrikası ve Kusurlara Takılan Çarklar

İttihad-ı İslâm Fabrikası ve Kusurlara Takılan Çarklar

Bediüzzaman Said Nursî’nin Tarihçe-i Hayat’ta çizdiği “İslam toplumunu bir fabrika” metaforu, sadece bir benzetme değil, aynı zamanda bir çağın teşhisidir. Bu teşhis, İslâm ümmetinin bugünkü dağınıklığına, iç çatışmalarına ve kardeşi kardeşe düşman eden zihniyetlere karşı verilen derin bir uyarıdır.

Fabrikanın Çarkları ve Toplumun Organları

Bir fabrika, birçok çarkın, dişlinin ve mekanizmanın ahenkle çalıştığı bir yapıdır. En küçük bir aksaklık, tüm üretimi durdurabilir. Tıpkı bunun gibi, İslam toplumu da; alimlerinden yöneticilerine, esnafından çiftçisine kadar her ferdin ve her zümrenin görevli birer çark gibi olduğu büyük bir manevî makinedir.

Bu makinede bir çarkın geri kalması, yavaşlaması veya başka bir çarka tahakküm etmesi, bütün sistemin bozulmasına sebep olur. Bu benzetme, İslâm toplumunun neden ilerleyemediğini ve neden içten içe çürümeye başladığını çok veciz bir biçimde izah eder. Çünkü çarklar birbiriyle uyum içinde değil; ya durmuşlar, ya birbirini kırıyorlar, ya da birbirlerinin görev alanına müdahale ediyorlar.

Kusura Odaklanmak, Kardeşliği Bozar

Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
“Birbirinizin şahsî kusurlarına bakmamak gerektir.”
Bu cümle, aslında ümmetin en büyük zaafına parmak basar. Günümüzde Müslümanlar, düşmanlarına göstereceği gayreti, çoğu zaman kardeşlerinin kusurlarını aramakta harcıyor. Mezhebi farklılıklar, siyasi duruşlar, hatta kişisel zaaflar bile düşmanlık sebebi oluyor. Halbuki bu hal, bir çarkın başka bir çarka takılması gibidir: sistemi durdurur, işleyişi felce uğratır.

İttihad-ı İslâm’ın önündeki en büyük engel, dış düşmanlar değil; içimizdeki bu tahammülsüzlük, kusur avcılığı ve benmerkezciliktir. Bediüzzaman’ın bu ifadeleri, bugüne gönderilmiş bir ikaz mektubu gibidir: “Şimdi tam vakti gelmiştir, yeter ki çarklar birbirini kırmasın.”

Vakit, Fabrikanın Yeniden Kurulma Vaktidir

Bugün ümmetin birçok yerinde kan akıyor, çocuklar ölüyor, değerler çiğneniyor. Bu haliyle fabrika çalışmıyor; üretim durmuş, ışıklar sönmüş, sesler kesilmiş. Ama hâlâ potansiyel var, hâlâ parçalar yerli yerinde. Birbirini suçlamak yerine birbirini tamamlamaya yönelirsek, yeniden çalışabilir bu manevi fabrika.

Bunun için:

Kardeşlik esastır, ayrılık değil.

Kusur görmek değil, örtebilmek erdemdir.

Farklılıklar düşmanlık değil, rahmettir.

İttihad-ı İslâm, sadece büyük siyasal bir birliktelik değil; aynı zamanda kalplerin birlikteliğidir. Manevî bir fabrikanın, sevgiyle yağlanan, merhametle dönen çarklarıdır.

Özet:

Bediüzzaman’ın İslam toplumunu bir fabrika gibi tasavvur etmesi, ümmetin birliğini çarpıcı bir şekilde anlatır. Her Müslümanın bir çark gibi çalıştığı bu yapıda, bir çarkın geri kalması veya diğerine müdahalesi tüm düzeni bozar. İttihad-ı İslam ancak, kardeşlerin birbirinin kusurunu aramayı bırakıp, dayanışma içinde hareket etmesiyle mümkündür. Bu çağrı, günümüz Müslümanlarına, birlik olmadan dirlik olmayacağına dair bir uyarıdır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 23rd, 2025