Dua ile Uyutulan Kıta: İncille Gelenler, Altınla Dönenler

Dua ile Uyutulan Kıta: İncille Gelenler, Altınla Dönenler

Afrika kıtası, insanlığın en kadim beşiklerinden biri… Doğal zenginlikleriyle, verimli topraklarıyla ve tarih öncesinden bugüne uzanan kültürel çeşitliliğiyle bir hazine adeta. Ancak ne hazindir ki, bu kıta uzun asırlar boyunca sömürgeci güçlerin hedefi olmuş, kanla, hileyle ve tahrif edilmiş dinle kuşatılmıştır. Bu gerçeğin özeti, Kenya’nın ilk devlet başkanı Jomo Kenyatta’nın şu hikmetli sözüyle adeta tarih boyunca yankılanır:

> “Batılılar Afrika’ya geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız ve madenlerimiz vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız ve madenlerimiz vardı.”

Gözleri Kapalı Dua: Bir Uyanış Hikâyesi

Bu söz, sadece bir eleştiri değil; bir kıtanın hafızasıdır. Sömürgeci batı, önce “medeniyet”, sonra “din”, ardından “uygarlık” ve nihayet “yardım” adı altında kıtaya girdi. Ellerinde İncil vardı, ama kalplerinde altın, elmas ve güç arzusu… Halklara dua etmeyi, sabretmeyi, kaderciliği öğrettiler. Ama bu sırada yeraltı zenginliklerini yer üstüne çıkarıp kendi ülkelerine taşıdılar.

Afrikalılar ellerini göğe açarken, Batılılar ellerini toprağın altına uzattı. Sonuçta dua edenler yoksul kaldı, sömürenler zenginleşti. Bu, dinin değil; dinin istismar edilerek bir silah gibi kullanılışının tarihidir.

Din Bir Aydınlanma mı, Uyutma mı?

Buradaki temel problem, dinin özü değil; dinin siyasi ve ekonomik hegemonya için araçsallaştırılmasıdır. Zira gerçek din, insanı uyandırır, zulme başkaldırmayı öğretir. Gerçek İncil, sevgi, adalet ve tevazuyu öğütler. Ancak sömürgecilerin taşıdığı İncil, bir din değil, bir ambalajdı. İçinde yağma, talan ve üstünlük arzusu gizlenmişti.

Afrika’nın hikayesi, İslam coğrafyasının da hikâyesidir. Din adına gelen, ama niyeti başka olan sistemler tarafından halklar uyuşturulmuş, yönlendirilmiş, susturulmuştur. Ve bu oyunun parçası olmayı kabul eden yerli iş birlikçiler, bu trajedinin en acı halkasını oluşturmuştur.

Bugün de Aynı Tuzaklar mı?

Bugün artık tanklarla değil; medya, finans, eğitim ve kültür yoluyla yeni bir sömürgecilik yürütülmektedir. Ellerimizde sosyal medya uygulamaları, gözlerimiz ekranlarda… Yine dua ediyoruz belki ama yine kör bir sabırla… Üstelik artık dua sadece Yaratıcı’ya değil; markalara, liderlere, sloganlara yönelmiş durumda.

Bu yüzden gözlerimizi açmak zorundayız. Çünkü uyutularak dua eden toplumlar, uyanan ve çalışan toplumların kölesi olmaya mahkûmdur.

Kurtuluş Nerede?

Kurtuluş, dinin özüne dönmekte. Adalet, hak, mücadele ve ilim ile yoğrulmuş bir inançta. Gözleri kapatmak yerine, gözleri açarak dua etmeyi öğrenmekte. Çünkü dua, sadece bir talep değil, bir yöneliş, bir bilinç halidir.

Toprağı, madeni, kültürü ve zihniyeti koruyabilmenin yolu; uyanık ve bilinçli bir kulluktan geçer. Zira uyanık bir kul, zalime secde etmez.

ÖZET:

Afrika’nın sömürgeleştirilmesi, yalnızca silahla değil; dinin istismar edilmesiyle gerçekleşmiştir. Jomo Kenyatta’nın sözü, Batılıların ellerinde İncil, Afrikalıların ellerinde toprak ve maden olduğu bir dönemi anlatır. Dua ile uyutulan halklar, gözlerini açtıklarında her şeylerini kaybetmişti. Bu makale, dinin istismarına ve halkların bilinçsizliğine karşı uyarıda bulunur. Gerçek dinin bilinç, gayret ve adalet getirmesi gerektiğini anlatır. Gözleri kapalı dua değil, gözleri açık kulluk çağrısı yapar.

 

Loading

No ResponsesHaziran 23rd, 2025