Ders Var, Tesir Yok: Din Öğretmenleri Neden Genç Kalplere Ulaşamıyor?”

Ders Var, Tesir Yok: Din Öğretmenleri Neden Genç Kalplere Ulaşamıyor?”
“Her gün derse giriliyor, ama gençlerin kalbinde namaz yer bulamıyor. Neden?”

Türkiye’de yüz binlerce öğrenci, her hafta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi veya İmam Hatip meslek dersleri kapsamında İslam’ı öğreniyor. Fakat ne gariptir ki; bu dersleri alan pek çok öğrenci namazla tanışmıyor, ibadete ısınmıyor, ahlakî sorumluluklara bağlanmıyor.
Oysa bu dersler, sadece bilgi aktarmak için değil, imanı ve ibadeti sevdirerek hayatlara dokunmak için var.

Şimdi sormak gerekiyor:
Bu kopukluk nerede başlıyor? Neden dersi anlatan var ama tesir eden yok?
Bu makale, işte bu derin yaraya hikmetle, ibretle ve çözümle eğilmektedir.

  1. DİNİN BİLGİYE DÖNÜŞMESİ: “İnanç” Yerine “Ezber”

Bugün birçok din dersi, akla değil, zihne hitap ediyor. Öğrenci, Allah’a imanı kalbiyle değil, sınav için ezberliyor.

Namazın şartlarını biliyor ama namaz kılmıyor.

Abdestin farzlarını sayıyor ama abdest almıyor.

Allah sevgisi anlatılıyor ama ruhuna işlenmiyor.

Ders var, ama derinlik yok.
Bilgi var, ama bağ yok.
Namaz kitapta kalıyor; hayata geçmiyor.

  1. TEMSİL EKSİKLİĞİ: “Öğretmen Dersi Anlatır, Yaşıyor mu?”

Bir öğrencinin en çok etkilendiği şey, öğretmeninin yaşayan bir örnek olmasıdır.
Eğer öğretmen:

Derste “sabır” anlatıp teneffüste öfke patlatıyorsa,

“Gıybet haramdır” deyip kulis yapıyorsa,

“Namaz diriltir” deyip kendi dirilmemişse,
o öğrencinin kalbinde anlatılan sözler, beyaz tahtadaki yazı kadar kalıcı olur: Silinir, gider.

Hakikat şudur:
Din, yaşayanın ağzında tesirlidir.
Ders değil, davranış öğretir.

  1. MEKANİK DERS ANLATIMI: Ruhu Olmayan Müfredat

Din öğretimi çoğu zaman:

Şekilci,

Yüzeysel,

Hayattan kopuk bir anlatımla veriliyor.

Namaz, “altı şart” olarak değil; kalp için nefes, ruh için huzur olarak sunulmalı.
Cennet, sadece “inanılacak bir bilgi” değil; özlenen bir hedef olmalı.
Ahlak, ezberlenip geçilecek kavramlar değil; örneklerle canlanmalı.

Bugün gençlerin aklı değil, kalbi aç bırakılıyor. Oysa insan aklıyla bilir, kalbiyle sever. Kalp ısınmazsa, bilgi kuru bir yük olur.

  1. GENÇLİĞİN DİLİNİ BİLEMEMEK

Bugünün gençliği, dijital çağın çocuklarıdır. Onlar için görsellik, hikâye, duygu, mizah ve etkileşim ön plandadır.

Ama sınıfta hâlâ şu cümleler kullanılıyor:

“Sayfayı açın.”

“Tefsir ne demek, yazın.”

“Evde Kur’an’dan örnek getirin.”

Bu metotlar artık ruha işlemeli, dikkat çekmeli.
Öğrencinin dünyasına girmeyen bir anlatım, onun zihninde de kalmıyor.

  1. DİNİ GÖREV DEĞİL, MANEVİ SORUMLULUK VE BİR GÜZELLİK OLARAK ANLATAMAMAK

Dini emirleri hikmetle ve sevdirerek ve daha önemlisi nefret ettirmeden bir yükümlülük ve mesuliyet olduğu idrakini kazandırmak.

İradesini devreye koyup şuurlu ve idealist bir neslin yetişmesine gayret etmek.

Çocukların ruhu, korkuyla değil, muhabbetle açılır.
Sevdirmeli, nefret ettirmemeli.
Namaz, bir emirle beraber, sevgilinin randevusu gibi anlatılmalı.
Allah, sadece “ceza veren” değil, “rahmeti sonsuz olan” olarak tanıtılmalı.
Bunu içine sindiren o çocuk zaten namazdan uzak durmaz.

  1. SADECE DERSLE YETİNMEK

Din öğretmenliği, sadece sınıfta kalınca eksik kalır.
Çocukla dışarıda da ilgilenmeyen, onunla gönül bağı kurmayan öğretmen, ona ne kadar tesir edebilir?

Namaz kulübeleri neden açılmıyor?

Vakit namazları birlikte neden kılınmıyor?

Okul içinde manevî ortam neden oluşturulmuyor?

Unutulmamalı ki: Genç, dersi değil dostluğu hatırlar.
Gönlüne girilmeden aklına girilmez.

ÇÖZÜM YOLLARI:

  1. Yaşayan Öğretmen Olmak:
    Dersin en güçlü yönü öğretmenin halidir. Güler yüzlü, şefkatli, hal diliyle öğreten öğretmen en etkili vaizdir.
  2. Dersleri Ruhlandırmak:
    Namazı “sorulacak 5 madde” değil, “gönül huzuru” olarak anlatmak. Derslerde duygulara ve manaya yer vermek.
  3. Anlatımda Hikaye ve Tecrübe Kullanmak:
    Sahabe kıssaları, çağdaş örnekler, ibretli olaylarla öğrencinin zihnine değil hayaline hitap etmek.
  4. Sınıf Dışına Çıkmak:
    Öğrencilerle camiye gitmek, küçük ibadet halkaları oluşturmak, soru-cevap grupları kurmak.
  5. Gençliğin Diliyle Konuşmak:
    Sunumlar, kısa videolar, dijital içeriklerle dinin mesajını güncel dile çevirmek.
  6. Gönül Bağı Kurmak:
    Her öğrenciyi “emanet” bilmek. Onun ruhuna ulaşmak için zaman ve sevgi harcamak. Çünkü sevgi ile anlatılan din, kalıcıdır.

SONUÇ VE İBRET:

Din öğretmenliği, en hassas vazifelerdendir. Çünkü bu öğretmen, sadece ders değil; iman, dua, kulluk, cennet, cehennem anlatır.

Eğer bu görev layıkıyla yapılmazsa, bir nesil sadece sorularla dolu ama cevapsız, bilgiyle dolu ama imanla boş kalır.

Unutulmamalı ki;
Ders kitapta, iman kalpte; bilgi testte, tesir hayatta ölçülür.
Her sınıfta bir cami kapısı aralanabilir. Yeter ki öğretmen, o kapıyı sevgiyle açsın.

ÖZET:

Din Kültürü ve İmam Hatip meslek dersi öğretmenleri, öğrencilere dinî bilgileri aktarmada görevli olmalarına rağmen, bu bilgilerin kalbe işlemesi ve namaza yönelme konusunda yeterli tesiri oluşturamıyor. Bunun başlıca sebepleri; temsil eksikliği, şekilci anlatım, samimiyet eksikliği, gençliğin dilini bilmemek ve gönüle ulaşamamak. Çözüm olarak samimi ve yaşayan bir öğretmen profili, ruh merkezli anlatım, hikmetli içerikler ve sevgi temelli rehberlik gereklidir. Din kalbe işlenirse, namaz da orada filizlenir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 23rd, 2025