Cüz’î Şerlerde Gizli Hikmet: Bir Çiçeğin Gölgesinde Yağan Yağmur

Cüz’î Şerlerde Gizli Hikmet: Bir Çiçeğin Gölgesinde Yağan Yağmur

“Her bir unsurun, her bir nev’in, her bir mevcudun küllî ve cüz’î müteaddid vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstahak olanlara veya çok hayırları sümbül vermeye vesile olanlara rast gelir. Zâhirî, cüz’î bir şer, bir çirkinlik olur; bir merhametsizlik görünür.”
Şualar

Kâinat, sadece maddî değil, aynı zamanda manevî ve hikmetli bir bütünlük içinde işler. Her varlık, her unsur, her mevcud; sadece kendisi için değil, bağlı bulunduğu düzenin içinde çok yönlü görevler üstlenir. Güneş yalnız ısıtmaz, bitkileri canlandırır, suyu buharlaştırır, fotosentezi başlatır, insanın ruhunu da ısıtır. Bir yağmur damlası, sadece toprağı değil, içindeki tohumu da uyandırır. Rüzgar sadece eser gibi görünür, ama havayı temizler, polenleri taşır, denizleri hareketlendirir, bazen bir kulun duasına cevap olur.

İşte bu çok yönlü hikmet düzeninde her şey, sayısız fayda ve neticeye hizmet eder. Ancak bu şümullü işleyiş içinde bazen zâhirde şer gibi görünen olaylar da olur. Bir zelzele, bir salgın, bir yangın, ya da bir ölüm… İnsan, ilk bakışta bu olaylara “acı”, “merhametsizlik” ya da “zulüm” damgası vurabilir. Fakat bu gibi hadiseler, çoğu zaman büyük hayırların ve neticelerin doğmasına sebep olan tetikleyicilerdir.

Bir tarlayı yakarsınız; zarara benzer. Ama o yangın, zararlı otları temizler, toprağı dinlendirir, yeni bir ekime zemin hazırlar. Veya bir hastalık gelir; zâhirde elem verir, fakat kalpte tevazu doğurur, dilde dua yeşertir, ruhta kabule açık bir iklim meydana getirir. Yani şer gibi görünen şeyler, çoğu zaman rahmetin ve terbiye edici hikmetin maskesini takmıştır.

Bediüzzaman bu noktaya işaret eder: “Her bir unsurun, her bir nevin, her bir mevcudun küllî ve cüz’î müteaddid vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var.” Yani hiçbir şey boş ve başıboş değildir. Bir yaprak rüzgârda savrulurken bile; bir kuş göğe kanat çırparken bile pek çok hikmete hizmet eder.

Lakin insan çoğu zaman tek yönlü ve dar bakar. Kendi çıkarına zarar gelince hüküm verir: “Bu çirkin, bu şer, bu haksızlık.” Oysa bütün kâinatta cereyan eden olaylar, sonsuz bir kudretin, sonsuz bir ilmin ve sonsuz bir rahmetin gözetimi altındadır. Cüz’î bir zararı umumi bir hayra tercih etmek, hakikatin bütünlüğünü anlamamaktır.

Ayrıca bu gibi musibetler, genellikle ya kabiliyetsizliğe, ya hatalı müdahaleye ya da bir terbiyeye müstehak oluşa karşılık gelir. Yani bunlar cezalandırma değil; terbiye edici, eğitici bir lütuf şeklinde de tecelli eder. Zâhirde bir çirkinlik, bâtında bir güzelliğe gebedir. İşte kaderin adaleti, burada devreye girer.

Şunu unutmamak gerekir: Kâinatta ekseriyet-i mutlakası güzeldir, hayırdır, rahmettir. Az bir kısmında görülen çirkinlikler, ya perdeli hayırlardır ya da hikmete bakan cilvelerdir. Görmek için gözün, anlamak için kalbin temiz olması gerekir.

📌 Özet:

Bu makale, kâinattaki her varlık ve olayın birden fazla görev ve neticeye hizmet ettiğini; zâhiren şer ve çirkin görünen şeylerin çoğu zaman çok yönlü hayırlara vesile olduğunu vurgular. Kaderin işleyişinde her şeyin hikmetli bir sebep ve sonuç zincirine bağlı olduğu, cüz’î görünen zararların umumi hayırlar uğruna tercih edilebileceği ve hikmetin bazen perde arkasında kaldığı anlatılır. Şer zannı altında hikmeti görmek, basit bir bakışla değil, tefekkür ve imanla mümkündür.

 

Loading

No ResponsesHaziran 23rd, 2025