Sessiz Mirasın Çözülüşü: İlahiyat Camiasının Çocukları Neden Aynı Yolu Takip Etmiyor?
Sessiz Mirasın Çözülüşü: İlahiyat Camiasının Çocukları Neden Aynı Yolu Takip Etmiyor?
İlahiyat camiası, İslamî ilimlerin akademik düzeyde işlendiği, tefekkür ve tahkikin merkezinde yer alan müstesna bir alandır. Bu camiada yıllarca emek vermiş akademisyenler, öğretim görevlileri, vaizler, araştırmacılar; kitaplar arasında ömür geçirmiş, öğrenciler yetiştirmiş, makaleler yazmış ve kürsülerden hakikati dillendirmiştir. Ancak garip bir tezat yaşanır:
İlahiyatla hemhâl olmuş nice ilim adamının evladı, aynı yolda yürümemekte; ya dine karşı mesafeli olmakta ya da başka mecralara yönelmektedir. Bu durum bir “ilgi kayması” değil; bir aktarım bozukluğu, bir temsil kırılması, bir hikmet yitimidir.
Peki ama neden? Ve daha da önemlisi, ne yapılmalı?
- İlimle İrfanın Ayrılması: Bilgi Var, Hikmet Yok
İlahiyat camiasında yoğun bir akademikleşme süreci yaşanmıştır. Lakin her akademik bilgi, gönle hitap etmez. İlahiyatçının evladı, evde kelâmî tartışmalar duyar ama Allah’la kalbî bir bağ görmezse; fıkhî hükümler konuşulur ama ahlâkî yumuşaklık hissedilmezse; ilim konuşulur ama ibadet yaşanmazsa, çocuk zihin olarak bilgiye yakın, ama ruh olarak uzak olur.
Bu da şu sonucu doğurur:
“Babam çok şey biliyor ama az yaşıyor.”
İlim ile irfan ayrıldığında, çocuk ilmi değil; irfansızlığı terk eder.
- Sözde Din, Hâlde Yokluk: Temsildeki Zaaf
Pek çok İlahiyat mensubu evde çocuklarına İslam’ı sözle öğretmeye çalışır. Ama çocukların gönlüne din, nasihatle değil, şefkatle iner. Eğer evde sürekli eleştiren bir dil varsa, bağıran bir baba, sert bir anne varsa; çocuk İslam’ın rahmet yüzünü değil, kuralcı yüzünü görür. Bu da onu uzaklaştırır.
Unutulmamalıdır ki çocuk, dini babasının ya da annesinin ilminden değil, yüzündeki huzurdan, dilindeki edep ve şefkatten tanır.
- Dinî Mesleklerin Toplumdaki İtibarsızlaşması
Bir başka etken de şudur: Bugünün gençliği, sosyal prestij ve kazanç kriterleri üzerinden meslek seçiyor. Ne yazık ki İlahiyatla ilgili meslekler (imamlık, öğretmenlik, akademisyenlik) toplumda yeterince değer görmeyince, çocuklar da bu yolu “ikinci sınıf” olarak anlıyor. Babasının bütün ömrünü verdiği alanda maddî sıkıntı çektiğini gören çocuk, bu mesleğe gönülsüz yaklaşıyor.
Yani mesele sadece dinî aidiyet değil; gelecek kaygısının da bir izdüşümüdür.
- Ailede Serbestlik Maskesi Altında İlgisizlik
İlahiyat camiasındaki bazı ebeveynler, “çocuğun tercihine karışmayalım” diyerek manevî rehberlik yapmaktan çekinir. Serbestlik ile başıboşluk karıştırılır. Çocuk sorgular, yönelir, sorular sorar; ama anne-baba bu soruları cevaplamaya ya da birlikte yürümeye hazır değildir.
Bu da çocukta yönsüzlük, kopukluk ve boşluk oluşturur. O boşluğu başka ideolojiler, başka akımlar, başka hayat tarzları doldurur.
- Zamanın Ruhu Kaçırılıyor: Çağa Hitapta Eksiklik
Günümüz gençliği hız, teknoloji ve etkileşim çağında yaşıyor. Onların soruları artık farklı:
Allah’ı neden göremiyoruz?
Din neden bireysel değil?
Evrimle İslam çelişir mi?
Yapay zekâ, insanın yerine geçerse dinin hükmü ne olur?
Ama İlahiyat camiası bu tür soruları ya duymuyor ya da klasik cevaplarla geçiştiriyor. Gençlikse tatmin olmayınca uzaklaşıyor.
Çözüm Yolları:
- İlimle İrfanı Birleştirmek:
İslamî ilimlerin yanında kalbî derinlik, manevî atmosfer ve hikmet merkezli yaklaşım evde yaşatılmalı. - Çocuğa Rehber Olmak, Baskıcı Değil Yol Gösterici Olmak:
Ne zorlama ne boş bırakma. Onun sorularına kulak veren, onunla beraber arayan bir ebeveyn olmak. - Manevî Eğitim Evde Başlamalı:
Namazı birlikte kılmak, Kur’an’ı birlikte okumak, dua ile günü kapatmak… Bu sade ama tesirli adımlar manevî bir bağ kurar. - İlahiyatın Toplumdaki İtibarını Güçlendirmek:
Toplumda bu alanın değerini yeniden inşa etmek, başarı örneklerini çocuklara göstermek, dinî ilimlerin geleceğe yön verdiğini hissettirmek gerekir. - Gençlerin Sorularına Hazırlıklı Olmak:
Yeni neslin meselelerini ciddiye almak, klasik ezberleri değil, güncel çözüm yollarını sunmak gerekir. Bu noktada Risale-i Nur gibi akıl-vahiy dengesini kuran kaynaklara yönelmek, büyük bir imkândır.
Sonuç ve İbret:
İlahiyat camiası, İslamî düşüncenin akademik omurgasını taşır. Fakat omurganın güçlü olması, vücuda ruh verilmedikçe işe yaramaz. Bu camiada yetişen çocuklar da sadece ilmi değil, irfanı, muhabbeti ve samimiyeti görmeye muhtaçtır.
Aksi hâlde din sadece bir bölüm, bir kariyer, bir geçim vasıtası gibi görünür; ruhunu kaybeder.
Evde yaşanmayan bir İslam, çocuk için sadece kitapta kalan bir bilgi olur. O bilgi ise kalbe ulaşmaz, hayatı dönüştürmez.
Özet:
İlahiyat camiasında görev yapan ebeveynlerin çocukları çoğunlukla aynı yolu takip etmemekte, farklı mecralara yönelmektedir. Bunun sebepleri arasında ilim ile irfanın ayrılması, temsilde zaaf, meslekî itibarsızlık, rehberlik eksikliği ve çağın ruhuna hitap edememe yer almaktadır. Çözüm ise ilimle birlikte hikmeti yaşamak, çocuklara sadece bilgi değil sevgi vermek, çağdaş sorulara sahih cevaplar sunmak ve manevî bağı güçlendirmektir. Din yaşanmazsa aktarılmaz; yaşatılmazsa yaşatamaz.