Seçerek Yaşamak: Aklın ve Kalbin Mesuliyeti
Seçerek Yaşamak: Aklın ve Kalbin Mesuliyeti
Giriş: Her Şeyi Alan, Her Şeyi Kaybeder
İnsan, yaratılışı itibariyle diğer mahlukatlardan farklıdır. O; akıl, şuur, irade ve tercih gibi büyük emanetlerle donatılmıştır. Bu donanımların en temel hikmeti ise şudur:
İnsan, her şeye açık olmamalı, hayatı seçerek yaşamalıdır.
Bugün, özellikle modern çağda insan adeta her taraftan bir “bilgi seli”, bir “görüntü tufanı”, bir “ses bombardımanı” ile kuşatılmıştır.
Bu ortamda rastgele yaşamak, seçmeksizin her şeyi almak, akıl ve vicdanın felcine, kalbin kararmasına, ruhun kirlenmesine yol açar.
İşte tam burada Kur’ân-ı Kerîm’in bir ismi devreye girer:
> Furkân – Ayıran.
Kur’ân, hak ile batılı, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini ayırmak için inmiştir. Çünkü her şeyi alan, sonunda hakikati kaybeder.
- Seçmek İnsana Mahsustur
Hayvan sevki ilahi ile yaşar; önüne geleni yer, görür, duyar.
Bitki, kendisine ne verilirse onu emer.
Ama insan, seçme yetkisiyle imtihandadır.
Aklın, kalbin, iradenin verilmiş olması; “Rastgele yaşama, seç!” mesajıdır.
Göz neye bakmalı,
Kulak neyi dinlemeli,
Akıl neyi kabul etmeli,
Kalp neyi sevmeli…
Hepsi bir süzgeçten geçmeli, çünkü bunların hepsi mesuliyet doğurur.
- Her Gören Doğruyu Görmez
Bugün birçok insan görür ama seçmez. Duyar ama ayırmaz. Okur ama süzmez.
Sonuç? Görüntü çöplüğü, ses kirliliği, fikir dağınıklığı.
Tıpkı çöpten seçici davranarak bir işe yarar şeyleri alan çöp toplayıcılar gibi,
biz de zihinsel, ruhsal ve ahlâkî çöplüklerden faydalı olanı seçip geri kalanını reddetmeliyiz.
Her görseli izlememek,
Her haberi kabul etmemek,
Her fikre ev sahipliği yapmamak,
Her arkadaşı içeri almamak gerekir.
Nasıl ki her yemeği midemiz kaldırmaz,
her insanı evimize buyur etmeyiz,
her kelimeyi ağzımıza almayız,
her bilgiyi de beynimize, kalbimize sokamayız.
—
- Kalbin de Kapısı Vardır
Evimizin bir kapısı vardır. Onu çalanı inceler, ona göre açarız.
Peki ya kalbin kapısı?
Onu çalan fikirler, hisler, görüntüler, ilişkiler var.
Ama biz çoğu zaman kalbin kapısını kontrolsüz açık bırakıyoruz.
Kalbimize giren her yanlış fikir,
ruhumuzda bir leke, vicdanımızda bir yara açar.
Kur’ân bu yüzden “Furkân”dır. Ayırır, sınır çizer, perde koyar.
İyi ile kötüyü, helâl ile haramı, sevap ile günahı net biçimde birbirinden ayırır.
Çünkü süzgeçsiz bir hayat, çürümüş bir hayattır.
—
- Seçmeyen, Seçilir
Hayatta her şey bir tercihtir: Ya sen seçersin ya seni birileri seçer.
Sen ilmi seçmezsen, cehalet seni seçer.
Sen iyiliği seçmezsen, kötülük seni seçer.
Sen Allah’ı seçmezsen, nefis ve şeytan seni seçer.
Bu yüzden seçmek, sadece hak değil, aynı zamanda görevdir.
Çünkü neye yönelirsen ona dönüşürsün.
Kulak neyi dinlerse, kalp ona yönelir. Göz neye bakarsa, gönül oraya kayar.
Ve sonunda karakterimiz, seçimlerimizin toplamı olur.
—
- Kur’ân ve Sünnet: Doğru Seçimin Rehberleri
Kur’ân, sadece inanç değil, aynı zamanda tercih rehberidir.
Sünnet-i Seniyye, hayatın her alanında en güzeli seçme biçimidir.
Bu iki ışık altında yaşayan insan:
Gözüne ne gireceğini bilir,
Kulağını nelerden sakınacağını fark eder,
Kalbine neleri almaması gerektiğini öğrenir,
Zihnine süzgeç koyar,
İradesini terbiyeli kullanır.
Ve sonunda; kalbi berrak, ruhu sağlam, aklı hikmetli, vicdanı uyanık bir insan olur.
—
Sonuç: Seçici Olmak Kurtarıcıdır
Bugün insan, her şeyin içinde yaşıyor ama ne alıp ne almayacağını bilmiyorsa,
bu cehaletin adı artık bilgisizlik değil; şuursuzluk olur.
Oysa insanı diğer varlıklardan ayıran şey; seçebilmesi ve seçtiklerinin hesabını verecek olmasıdır.
Öyleyse:
Kalbini koru.
Aklını süzgeçle kullan.
Duyularını rastgele açma.
Hayatı seçerek yaşa.
Çünkü hakikat, dikkatli olanların karşısına çıkar.
—
Özet:
Bu makalede, hayatın her alanında seçici olmanın önemi üzerinde durulmuştur. Rastgele bilgi, görüntü ve ilişki akışı içinde insanın akıl, kalp ve irade süzgeciyle yaşaması gerektiği vurgulanmıştır. Kur’ân’ın “Furkân” isminin işaret ettiği gibi; iyiyle kötüyü ayırmak, kalbe girenleri kontrol etmek, manevi sorumluluğun temelidir. Seçmeyen insan, başkalarının seçimine mahkûm olur. Kurtuluş, seçerek yaşamakta ve Kur’ân’ı rehber edinmekte gizlidir.