Miras Kaybı: Neden Dindar Ailelerin Çocukları Aynı Yolu Sürdürmüyor?

Miras Kaybı: Neden Dindar Ailelerin Çocukları Aynı Yolu Sürdürmüyor?
“Dün mukaddesatla yanan evlerde, bugün dünya sevdasına tutuşan gençlik neden çoğaldı?”

Muhafazakâr ve dindar aileler, genellikle çocuklarını “salih bir nesil” olarak yetiştirmeyi gaye edinir. Anne-babalar sabah namazlarında dua eder, evlerde ilmihal okunur, camiyle gönül bağı kurulur, sohbetler yapılır. Ancak zaman içinde gözlenen çarpıcı bir gerçeklik vardır:
Birçok dindar ailenin çocuğu, ailesinin yolundan sapmamakla birlikte aynı yolda yürümemekte, ya dine ilgisiz ya da sadece şekilci kalmakta; hatta bazıları inançla ciddi şekilde mesafe koymaktadır.

Bu, sadece bir ferdi değişim değil; toplumun manevî aktarım sisteminde yaşanan bir kırılmanın ve irfan boşalmasının habercisidir.

  1. Muhafazakârlık: Şekil mi, Şuur mu?

Çoğu dindar aile, dinin şekil yönünü öne çıkarmakta; kıyafet, görünüş, ibadet ritüellerine odaklanmaktadır. Oysa çocuk, bu ritüellerin mana boyutunu kavrayamazsa, zamanla şu kanaate varır:
“Din sadece bir şekilden ibaretmiş.”

O şekli de hayatına uyduramayınca ya terk eder ya da göstermelik yaşar.

Şekil, ancak şuurla birleşirse tesir eder. Aksi hâlde dışını koruyan ama içi boşalan bir kalıp haline gelir.

  1. Dine Dayatma Değil, Davet Olmalıydı

Birçok muhafazakâr ebeveyn, “din elden gidiyor” endişesiyle çocuğa sert, emirvari ve baskıcı bir dille yaklaşıyor.

Yapamazsın,  edemezsin, konuşamazsın,  utanmalısın gibi emri vaki ifadeler;
Bu tarz bir yaklaşım, çocuğun ruhunu boğar. Dine ait her unsur, bir “baskı aracı” gibi anlaşılır. Oysa din, fıtratla uyumlu bir rahmet yoludur; zorla değil, gönülle yaşanır.

  1. Temsilin Yetersizliği: “Yaşanmayan Din” Sorunu

Dindar ebeveynin en büyük imtihanı, anlattığı değerleri yaşamamasıdır.

Ahlâk anlatılır, ama öfke patlamaları yaşanır.

Tevazu öğretilir, ama kibir gösterilir.

Kul hakkı anlatılır, ama iftira, gıybet, hakaret evde dolaşır.

Bu çelişkiyi gören çocuk, şu sonuca varır:
“Demek ki bu anlatılanlar sadece başkalarına söylenmek için, yaşamak için değil.”

Çocuk, gözleriyle gördüğüne inanır. Dindar ailede samimiyet varsa, o çocuk asla kökten kopmaz. Ama sadece şekil varsa, rüzgâr ilk estiğinde savrulur.

  1. Dünyevilik ve Rekabetin Evleri İşgali

Artık dindar evler de dünyevileşti.
Evde konuşulanlar:

Hangi çocuk daha iyi üniversitede?

Kim daha fazla maaş alıyor?

Hangi eşya alındı, hangi tatil yapıldı?

Bu ortamda çocuklar, dinî değerleri değil, dünyevî başarıyı merkeze alıyor. Zihninde şu denklem oluşuyor:
“İyi bir Müslüman olmak değil, başarılı bir birey olmak önemli.”

Böylece maneviyat, lüksün ve başarı yarışı içinde eziliyor.

  1. Sorulara Cevap Verilememesi: Sorgulayan Nesil Boşlukta

Bugünün gençliği artık daha çok soru soruyor:

“Allah varsa neden kötülük var?”

“Evrim dine aykırı mı?”

“Diğer dinler neden yanlış?”

“Niye başörtüsü takmak zorundayım?”

Bu sorulara ya “sus!” deniyor, ya da “imanın zayıf!” gibi ithamlarla karşılık veriliyor. Bu cevaplar tatmin etmediği için çocuklar sosyal medyada, ateist forumlarda veya bilinçsiz arkadaş çevrelerinde karşılık arıyor.

Oysa bu sorular yoldan çıkmanın değil, yola girmenin kapılarıdır. Doğru yönlendirilirse çocuk, hem aklen hem kalben dine daha da sarılır.

  1. Zamanın Ruhu Kaçırılıyor: Geleneksel Dil, Dijital Çağa Hitap Etmiyor

Muhafazakâr aileler hâlâ klasik anlatım yöntemleriyle çocuklarını eğitmeye çalışıyor: Sadece;

Nasihat
Yasak
Taklit

Oysa bu çağın çocuğu dinlemekten ziyade , keşfetmek istiyor. Dinî hakikatlerin sunumu artık hikmetle, hikâyeyle, dijital içerikle, deneyimle, diyalogla olmalı. Aksi takdirde, eski yöntemle yeni nesil kazanılamaz.

Çözüm Yolları:

  1. Dindarlığı Güzellik Üzerine Kurmak:
    Din korkutmakla değil, sevdirmekle öğretilmeli. Allah korkusu yerine Allah sevgisi merkeze alınmalı.
  2. Dini Yaşayan, Samimi Ebeveyn Olmak:
    Çocuğun gözünde “güvenilir, merhametli, şeffaf” bir dini temsil sunan anne-baba olmak.
  3. Dua ile Eğitim Arasında Köprü Kurmak:
    Dini sadece kitaplarda değil, hayatın içinde göstermek. Beraber dua etmek, infak etmek, sabrı yaşamak…
  4. Sorgulamaya Açık Olmak:
    Çocuğun sorduğu her soruyu bir tehdit değil, bir tebliğ fırsatı bilmek. Risale-i Nur gibi eserlerle akıl-vahiy dengesini ona yaşatmak.
  5. Dijital Çağın Diline Uyum Sağlamak:
    Dinî anlatımı görsel, sesli ve etkileşimli hâle getirmek. Hikâyeler, filmler, oyunlar, kısa içerikler üretmek.

Sonuç ve İbret:

Bir nesil, dindar anne babanın dizinin dibinde yetişmiş olabilir. Ama o çocuklar, samimiyet yerine şekil; sevgi yerine baskı; hikmet yerine yasak görünce, dinin manasını kavrayamaz.

Unutmayalım ki Hz. İbrahim bir putperestin çocuğuydu; ama tevhide ulaştı. Hz. Nuh’un oğlu peygamber evindeydi; ama kurtulamadı. Asıl olan, ortam değil, rehberliktir. Asıl olan, aktarılmak değil, yaşatılmaktır.

Özet:

Muhafazakâr ve dindar ailelerin çocukları, genellikle aynı yolu sürdürmemekte; farklı yönelimlere kaymaktadır. Bunun başlıca sebepleri, dindarlığın şekilciliğe indirilmesi, temsil eksikliği, baskıcı yöntemler, dünyevileşme, dijital çağın diline hitap edememe ve gençlerin sorularına sağlıklı cevap verilememesidir. Çözüm ise dini sevdiren bir atmosfer kurmak, samimiyeti yaşatmak, akla ve kalbe hitap eden yöntemlerle rehberlik etmektir. Dindarlık zorla değil, gönülle sürer; miras kalmaz, örnek olunarak kazanılır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 22nd, 2025