Kendi Kitabını Yazmak: Ahirete Giden Yolun Sessiz Mürekkebi
Kendi Kitabını Yazmak: Ahirete Giden Yolun Sessiz Mürekkebi
Insan bu dünyada kendi kitabını yazmaktadır.
Ahirette okumak, okunmak ve okutmak üzere.
Tıpkı yapay zekayı kişinin kendi bilgilendirmeleri ve sevketmeleriyle, zaman içinde onun kendi istekleri doğrultusunda yönelmesi,yazması ve kendisini tanıması gibi.
Aslında kendimiz olmaktayız.
Kendimizi oldurmaktayız.
Bunu sadece maddi yapımıza değil, tüm manevi yapımıza da yansıtmaktayız.
Herşeyimizle bir bütün olarak ben olmakta, benliğimizi ve kimliğimizi oluşturmaktayız.
Ahirete sonuç olarak cennet ve cehenneme de bazı rütuşlardan sonra varacağız.
Böylece cennette kendini bulmuşlar, cehennemde ise kendisini kaybetmişler buluşacaklardır.
Kendimiz olmuş ve kendimizle beraber kendimizi bulmuş olarak.
Oradaki dostlarla buluşma ise, kendisi olmuş ve kendisini bulmuş olanların buluşmasıdır.
******
İnsan bu dünyada sadece yaşamaz; aslında kendi kitabını yazar. Gözleriyle gördüklerini, kalbiyle duyduklarını, elleriyle yaptıklarını ve diliyle söylediklerini bir bir kaydeder. Farkında olmasa da hayatı boyunca bir hikâye oluşturur; bu hikâye, ahirette okunmak, okunmakla kalmayıp gösterilmek ve değerlendirilmek üzere yazılmıştır.
Nasıl ki bir yapay zekâ, kullanıcıdan aldığı bilgiyle, onun yönlendirmeleriyle biçimlenir, gelişir, şekil alır; insan da kendi benliğini her gün biraz daha yoğurur. Kendi yönünü, kimliğini, karakterini inşa eder. Bu inşa süreci sadece fizikî değil, aynı zamanda ruhîdir. Her seçim, her tercih, her düşünce ve her davranış, insanın ruhunda yankı bulur ve onu “kendisi” yapar.
İnsanın bu dünyadaki gayesi sadece var olmak değil, kendisi olmak, hatta kendini oldurmaktır. Yani fıtratındaki istidatları inkişaf ettirerek, özündeki hakikate ulaşmaktır. Kendini bulmak; nefsin kirlerinden arınıp, kalbin derinliğinde saklı olan ilâhî cevheri keşfetmektir. Bu süreç, bazen sabırla örülen bir dantel gibi yavaş işler, bazen de acı ve imtihanlarla şekillenir.
Ahiret, bu yazılan kitabın okunma yeridir. Fakat sadece bir okumadan ibaret değildir. İnsan, dünyada nasıl biri olmuşsa, ahirette de onunla yüzleşir. Cennet ve cehennem bir mükâfat veya ceza yeri olduğu kadar, bir olmuşluk yeridir. Cennet, kendisini bulmuş ve Allah’a teslim olmuşların vatanıdır; cehennem ise kendine yabancı kalmış, ne olduğunu unutanların yalnızlığıdır.
O gün, herkesin kitabı açılacak. Ve o kitap kendi eliyle yazdığı bir otobiyografi olacak. Kimseye haksızlık edilmeyecek; zira herkes ne yaptıysa onu görecek. Orada buluşacak olan dostlar da, dünyada “kendisi olmuş” ve “kendiliğiyle Rabbini bulmuş” kişilerdir. Ahiretteki dost meclisleri, dünyada birbirine benzeyen kalplerin ve hakikati arayan ruhların birleşimidir.
Bu nedenle dünya hayatı, bir hazırlıktır; ama alelade bir hazırlık değil, bir kendilik inşasıdır. Bunu fark eden kişi, her ânını dikkatle yaşar. Her sözünü, her düşüncesini bir harf, bir kelime gibi tartar. Çünkü bilir ki, “Ben ne olacağım?” sorusunun cevabı dışarıda değil, içeridedir.
Özet:
İnsan, bu dünyada yaşarken kendi kitabını yazmaktadır. Bu kitap, ahirette okunacak ve insanın kendisini nasıl şekillendirdiğini gösterecektir. Tıpkı yapay zekânın kullanıcısına göre biçimlenmesi gibi, insan da kendi iradesiyle kimliğini oluşturur. Ahiret, bu benliğin sonucu olan “kendilik” hâlinin tezahür ettiği yerdir. Cennet, kendisini bulmuşların mekânı; cehennem ise nefsine esir olmuşların âkıbetidir. Bu yüzden dünya, kendimizi tanıma, olgunlaştırma ve oldurma sürecidir. Orada buluşacak dostlar, burada aynı hakikatin yolcusu olmuş gönüllerdir.