Hangi Gözlükle Bakıyorsun? Felsefe mi, İman mı?
Hangi Gözlükle Bakıyorsun? Felsefe mi, İman mı?
“Felsefe; her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. İman ise her şeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nurani bir gözlüktür.”
Şualar
İnsan hayata çıplak gözle bakmaz. Her insanın zihninde bir gözlük vardır: İnançlar, kabuller, dünya görüşü, anlam arayışı… Bunlar onun bakışını belirler. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle, bu gözlük ya karanlık bir felsefe gözlüğüdür ya da nuranî bir iman gözlüğü.
“Felsefe; her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür.”
Felsefe burada, modern seküler bakışı, Allah’tan bağımsız düşünen zihni temsil eder. Varlığı sadece maddeden ibaret gören, ruhu inkar eden, hayatı bir tesadüf olarak gören, ölümü yokluk sanan bir anlayış… Böyle bir bakış açısında her şey ya anlamsız ya da korkunçtur. Doğa kör bir mekanizma, hayat rastgele bir süreç, ölüm mutlak bir sona açılan karanlık bir kapıdır. Böyle bir gözlükle bakıldığında sevgi kimyasal bir yanılma, şefkat genetik bir program, güzellik faydaya indirilmiş bir kabuktur. Oysa insan kalbi bunları böyle yaşamak istemez.
İşte tam bu noktada ikinci bir bakış, ikinci bir gözlük devreye girer:
“İman ise her şeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür.”
İman gözlüğüyle bakıldığında, kâinat Allah’ın kudretini gösteren bir kitap olur. Ağaçlar meyve vermekle sadece biyolojik değil; rahmetli bir mutfağın aşçısı hâline gelir. Anne şefkati sadece sevki ilahi değil, Rahmân’ın tecellisi olur. Güneş kuru bir ateş topu değil, Rahmân’ın bir lambası, rahmetin bir hizmetkârı olur. Ölüm ise bir yok oluş değil, başka bir âleme geçiş kapısıdır. Bu gözlükle bakıldığında hayat korkutucu değil; güvenli ve anlamlıdır. Çünkü her şey Allah’ın kontrolündedir.
Kâinat aynıdır. Olaylar aynıdır. Doğum, ölüm, hastalık, ayrılık… Hepsi her insanın hayatında olur. Ama gözlük farklıysa, bakış da farklı olur. Aynı tablo, birine karanlık gelirken, diğerine aydınlık olur. Birine korkunç gelirken, diğerine ünsiyetli ve hikmetli görünür.
Dolayısıyla asıl mesele, hayatın ne sunduğu değil; bizim ona hangi gözlükle baktığımızdır. Eğer karanlık bir felsefe gözlüğü takılmışsa, kalp sıkılır, ruh daralır, hayat anlamsızlaşır. Ama iman gözlüğüyle bakıldığında, her şey yerli yerine oturur, iç huzur yerleşir, akıl ve kalp dost olur.
Her insan hayatı okur. Ama ya kör bir gözle ya da imanla görerek. Mesele, gözlükte.
📌 Özet:
Bu makale, hayatı yorumlama biçimimizin bakış açımıza bağlı olduğunu vurgular. Felsefî bakış (Allah’tan bağımsız, seküler düşünce) her şeyi karanlık, korkunç ve anlamsız gösterirken; iman bakışı, hayatı anlamlı, güzel ve ünsiyetli gösterir. Aynı dünyaya farklı gözlüklerle bakılır ve neticede biri inkârla karanlığa gömülür, diğeri imanla huzur bulur. O hâlde hayatın rengi gözlüğümüzün rengine bağlıdır: Felsefe mi, iman mı?