Hamd Olsun Rahmân’a: Varlığı Kuşatan Rahmetin Sırrı

Hamd Olsun Rahmân’a: Varlığı Kuşatan Rahmetin Sırrı


‎ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ‎  lâm-ı istiğrakla işaret ettiği umum hamdler ile hamdedilmesi lâzım olan nimetlerden birisi de rahmaniyet nimetidir. Evet rahmaniyet, zevi’l-hayattan rahmete mazhar olanların sayısınca nimetleri tazammun etmiştir. Çünkü bilhassa insan, her bir zîhayatla alâkadardır.”
Şualar

“ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ” — Bu kutlu cümle, yalnız bir dua değil, aynı zamanda bir hakikatin özüdür. “El” takısı ve “lâm-ı istiğrak”la başında gelen “el-hamd”, sadece belli nimetlere değil, geçmişten geleceğe, görünen-görünmeyen, bilinen-bilinmeyen tüm hamdlerin Allah’a ait olduğunu bildirir. Çünkü bütün övgüye lâyık olan nimetlerin kaynağı O’dur.

Bu hakikatin merkezinde ise Rahmân ismi yer alır. Zira her varlık, Rahmân’ın kuşatıcı rahmetiyle var olur, yaşar, büyür ve gelişir. Enfüsî ve afâkî sayısız nimetin kaynağı, Allah’ın Rahmâniyet sıfatıdır. Bu Rahmâniyet, öyle bir rahmettir ki; mü’min-kâfir ayırt etmeksizin tüm canlılara erişir. Güneşin ışığı, suyun bereketi, toprağın verimi, havanın nefesi hep bu isimle gönderilir.

İnsan ise bu rahmetin merkezî muhatabıdır. Çünkü insan, yalnız kendi hayatıyla değil, diğer tüm zîhayatla da irtibat hâlindedir. İnsanın, bir arının balına, bir ağacın gölgesine, bir kuşun ötüşüne, bir çiçeğin kokusuna ihtiyacı vardır. İşte insanın bu çok yönlü ihtiyacı, Rahmâniyetin de çok katmanlı tecellisini ortaya çıkarır. Rahmân olan Allah, sadece insanın bedenine değil, ruhuna da rahmet indirir. Sadece midesine değil, kalbine ve aklına da nimet sunar.

Bu yüzden “elhamdülillah” demek, sadece bir yiyecek veya içecek sonrası söylenecek bir şükran ifadesi değil; her yönüyle çevrili olduğumuz ilâhî rahmete karşı bir farkındalık cümlesidir. Nefes aldığımızda, yürüyebildiğimizde, görebildiğimizde, hissedebildiğimizde, hatta düşünebildiğimizde bile bu sözü söylemek, bir idrakin, bir uyanışın ve bir kulluğun tezahürüdür.

Kâinata dikkatle bakıldığında, her bir canlıda “Rahmân” isminin bir tecellisi görülür. Yumurtadan çıkan civcivin gagasında yiyecek arayışı, annenin yavrusuna süt verişi, tohumun çatlayıp fidan oluşu… Her biri Allah’ın rahmetinden birer damladır. Ve bu damlalar birleşip koca bir rahmet okyanusu oluşturur. İnsan, bu rahmet denizinde yüzerken, “elhamdülillah” demekle sadece nimete şükretmez, aynı zamanda kendini Rahmân’a bağlar. Kulluğun özü de burada başlar.

Şu halde hamd; sadece dille söylenen bir övgü değil, bilinçli bir yöneliş, rahmeti tanıma ve sahibine yönelmedir. Allah’ın Rahmân oluşunu idrak eden bir kalp, isyan etmez, şikâyet etmez; aksine sabreder, şükreder, tevekkül eder.

📌 Özet:

Bu makale, “elhamdülillah” ifadesinin içinde gizli olan “lâm-ı istiğrak”la Allah’a ait olan tüm hamdlerin, özellikle Rahmân isminin tecellisiyle alâkasını açıklar. Rahmâniyet; her canlının ihtiyacını kuşatan bir rahmettir ve insan bu rahmetin hem muhatabı hem de şahitlerinden biridir. Her nimet, Rahmân’ın eliyle sunulmuş bir hediyedir. Bu yüzden “elhamdülillah” demek, bir nimetin şükründen öte, bir hayat tarzının, bir imanın ve bir idrakin ifadesidir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 22nd, 2025