Bir Gencin İman Kaybı: Kalbin Atomlarına Bölünen Acı

Bir Gencin İman Kaybı: Kalbin Atomlarına Bölünen Acı

“Teessür ve ızdırap karşısında kalpten bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş, haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelir.”
Şualar

Giriş: Sessiz Felaket

Her gün yüzlerce haber düşüyor zihinlerimize. Ekonomik kriz, siyasi çalkantılar, savaşlar, doğal afetler…
Ama bu haberler içinde bir tanesi vardır ki; en sessizi ama en derin yıkımı barındırır: “Bir genç daha imanı kaybetti.”

İşte Bediüzzaman Said Nursî’nin o yürek yakan tesbiti burada devreye giriyor:

> “Teessür ve ızdırap karşısında kalpten bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelir.”

Zira bu, sadece bir ferdin değil, bir milletin kalbinin parçalanmasıdır.

  1. İman Kaybı: Görünmeyen Bir Ölüm

Bir gencin kalbinden iman çekildiği zaman;

Hayat anlamını kaybeder,

Ahlâk yönünü yitirir,

Vicdan susturulur,

Ruh karanlıkta kalır.

İşte bu, fiziksel ölümden daha acı bir çöküştür.
Çünkü beden toprağa, ama ruh boşluğa gömülür.

Bir genç, imanını kaybettiğinde sadece kendisini değil, ailesini, çevresini, geleceğini ve nihayetinde milletin mukadderatını da tehlikeye atar.

  1. Bediüzzaman’ın Kalbi Neden Bu Kadar Hassastı?

Çünkü o, imanı sadece bir “inanç meselesi” değil, hayatın temel direği olarak görüyordu.
Bir gencin imanını kaybetmesini; bir evin direğinin çökmesi, bir dağın yerle bir olması, bir milletin ruhunun felce uğraması gibi anlıyordu.

> “Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür. Akıbeti görmez.”
(Gençlik Rehberi)

Bu yüzden bir gencin düşüşü, sadece bireysel bir mesele değil, toplumun kalbine saplanan sessiz bir hançerdir.

  1. Bugün Gençliği Ne Dinsizliğe İtiyor?

Eğitimde deizm ve sekülerizmin yaygınlaşması,

Medyada hakikatsiz eğlencenin kutsanması,

Ailede şefkatin yerini ekranın alması,

Sosyal medyada yapay kimliklerin cazibesi,

Ve nihayet; Kur’an’ın hayattan uzaklaştırılması…

Tüm bunlar, gencin kalbine karanlık bir perde çekiyor.
İman gidiyor; yerine boşluk, bunalım, amaçsızlık geliyor.

  1. Peki Ya Biz? Paramparça Oluyor muyuz?

Bediüzzaman’ın kalbi bir genç dinsiz olduğunda atom zerratı adedince parçalanıyorsa, bugün biz o acıyı ne kadar hissediyoruz?

Haber sitelerinde bir genç ateist olduğunu ilan ettiğinde,

Üniversite gençliği “ben kimim, niçin yaşıyorum” sorularına cevap bulamadığında,

Ahlaki dejenerasyon karşısında gençlik çökerken…

Biz ne yapıyoruz?

Kaygılanıyor muyuz?

Uğraşıyor muyuz?

Yoksa sıradan bir haber gibi mi geçiyoruz?

Bu soruların cevabı, bizim iman şuurumuzun da bir ölçüsüdür.

  1. Çözüm: İman Kurtarmak En Büyük Hizmettir

Bediüzzaman’ın en büyük gayesi bir tek müminin imanını kurtarmak olmuştur.
Çünkü onun nazarında, bu kurtuluş:

Bir milletin kurtuluşunun nüvesidir,

Karanlıkta bir meşaledir,

Cehenneme düşecek bir kalbi kurtarmaktır.

O yüzden bize düşen, gençlere ulaşmak, imanı akılla buluşturan bir anlatım sunmak ve onların kalplerine “Rabbin kim?” sorusunu sevdirerek sormaktır.

Sonuç: Kalbi Diri Olan, Gençliğe Sessiz Kalamaz

Eğer bir gencin iman kaybı haberine kalbiniz sızlamıyorsa, önce kendi kalbinizi yoklayın.
Çünkü iman sahibi bir kalp, en azından sızlar, dua eder, tebliğ eder.

Her genç, ya bir toplumun kurucusu ya da yıkıcısı olabilir.
Biz, onların ellerine Kur’an’ı ve hakikati tutuşturursak, onlar da bize bir diriliş olarak dönecektir.

Özet:

Bu makale, Bediüzzaman’ın “Bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında kalbin atom zerratı adedince paramparça olması gerekir” sözü ekseninde; gençlikteki iman kaybının ne kadar büyük bir felaket olduğunu ve bu duruma karşı toplumun ne derece duyarsızlaştığını vurgular. Gençliğin imanını kaybetmesi; bir milletin geleceğini, ruhunu ve istikbalini kaybetmesi demektir. Bu tehlikeye karşı en büyük görev; iman hizmetiyle gençliğe ulaşmak, onları hakikatle buluşturmak ve kalplerinde marifet-i İlahiye’yi yeniden canlandırmaktır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 22nd, 2025