Kur’ân: Yeryüzünün Aklı ve Kozmik Muhafızı

Kur’ân: Yeryüzünün Aklı ve Kozmik Muhafızı
Kur’ân’ın Küre-i Arz Üzerindeki Fıtrî Rolü Üzerine Bir Tefekkür

“Kur’an-ı Hakîm bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i müfekkiresidir. Eğer el-iyazü billah, Kur’an küre-i arzın başından çıksa arz divane olacak, akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpması, bir kıyamet kopmasına sebep olması akıldan uzak değildir. Evet Kur’an, arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır. Cazibe-i umumiyeden ziyade, zemini muhafaza ediyor.”
Şualar

Zaman zaman akıl, kalpten uzaklaştığında kâinatı yalnız bir fizik hâdisesi gibi görür. Gezegenleri, yıldızları, küre-i arzı; sadece maddî kanunlarla izah etmeye çalışır. Oysa Kur’ân’ın nazarında kâinatın her zerresi bir emirle hareket eder, bir hikmetle şekillenir. Said Nursî’nin Şuâlar’da ifade ettiği şu derin hakikat, Kur’ân’ın yalnız bir kitap değil, yeryüzünün ruhu, aklı ve dengesidir. Ve eğer bu akıl baştan giderse, küre-i arz da bir cinnet hâline girer, karanlık bir boşlukta savrulur.

Kur’ân: Küre-i Arzın Aklı ve Muhakemesi

“Kur’an-ı Hakîm bu zemin kafasının aklıdır.” ifadesiyle yeryüzüne insan gibi bir benzetme yapılır. Zemin, başı olan bir mahluktur; başında Kur’ân gibi bir akıl vardır. Tıpkı insanın akılsız kalınca şaşırması, hezeyanlar içinde kıvranması gibi, yeryüzü de Kur’ân’dan mahrum kalınca bir cinnet hali yaşar. Kur’ân, küre-i arzın sadece bir kitabı değil; onun manevî merkezi, ruhî terazisi ve istikamet pusulasıdır.

Bugün baktığımızda Kur’ân’ın uzaklaştırıldığı, hükmünün indirildiği, sesinin kısıldığı yerlerde toplumsal karmaşaların, ruhî buhranların, ailevi çöküşlerin, savaşların ve adaletsizliklerin artması bir tesadüf değildir. Çünkü Kur’ân’ın aklı gitmiş, zemin başsız kalmıştır. Ve başsız kalan bu küre, kendini bir başka seyyareye çarpmaya doğru ilerler. Bu çarpışma bir kıyamettir. Belki sadece fiziki değil, ahlakî, medenî, içtimâî bir kıyamet.

Kur’ân: Arş ile Ferş Arasında Bir Zincir

“Kur’an, arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır.” ifadesi, Kur’ân’ın sadece yere değil, göğe de bağlı olduğunun delilidir. Kur’ân, göklerden gelen bir emir; yerde ise hayat bulan bir hikmettir. Bu zincir koptuğunda sadece dünya değil, insan da âlemle olan bağını kaybeder. İnsan başıboş olur, evren anlamını yitirir.

Kur’ân, bu bağı kopmaz bir ip gibi elimize verir: “Va’tesimû bihablillahi cemî’an” (Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın). Yani, Kur’ân’a tutunmak sadece bireysel kurtuluş değil; küre-i arzın, hatta insanlığın selâmet anahtarıdır.

Cazibe-i Umumiye Değil, Kur’ân’ın Cazibesi

Modern fizik der ki: “Yeryüzünü ayakta tutan şey cazibe kuvvetidir.” Fakat bu sadece zâhirî bir açıklamadır. Said Nursî der ki: “Kur’ân cazibe-i umumiyeden daha güçlü bir bağdır.” Çünkü cazibe sadece taş-toprağı tutar; ama Kur’ân kalpleri, fikirleri, sistemleri, medeniyetleri bir arada tutar. Eğer Kur’ân çekilirse, sadece dağlar değil, değerler de çöker; sadece yerküre değil, yürekler de sarsılır.

Bugün insanlığın çalkantılar içinde debelenmesi, savaşların, eşitsizliklerin, ahlâkî çöküşlerin yaşanması, Kur’ân’ın hayattan çıkarılmasının doğrudan sonucudur. Çünkü akıl yoksa cinnet kaçınılmazdır. Kur’ân’ın çekilmesiyle sadece toprak değil, insan da deliliğe sürüklenir.

Bir Kıyamet Yakın mı?

Burada söz edilen kıyamet, sadece semavî bir infilâk değil; bir anlam kıyametidir. Bugün bireysel bunalımlar, gençliğin gayesizlikle savrulması, ailelerin dağılması, toplulukların birbirine düşmesi… bunların hepsi Kur’ân’ın hükmünün terk edilmesinin küçük kıyametleridir. Kur’ân’ın aklı terk edilirse, zemin de cinnet geçirir, beşer de.

Sonuç ve Özet:

Kur’ân, sadece bir din kitabı değil, küre-i arzın aklı, ruhu ve muhafızıdır. Yeryüzü, Kur’ân ile anlamlı; insan, Kur’ân ile dengeli; toplum, Kur’ân ile adaletli olur. Kur’ân çekildiğinde, sadece fizikî bir karanlık değil; manevî bir kıyamet baş gösterir. Arz başsız kalır, şaşırır, çarpar. Bu sebeple Kur’ân’a tutunmak, sadece ahiret için değil; dünya hayatı için de bir zarurettir. Onu terk etmek, topyekûn bir cinnet hâline sürüklenmektir. Kur’ân, kâinatın dilidir; onun susması, âlemin susmasıdır.

Özet:
Bu makale, Kur’ân’ın yeryüzü üzerindeki metafizik rolünü ele alır. Kur’ân, küre-i arzın aklı gibi çalışır; çekilmesi hâlinde hem fert hem de dünya bir cinnet hâline düşer. Kur’ân, arşı ve ferşi birbirine bağlayan ilâhî bir zincir; cazibe kuvvetinden daha etkili bir tutucudur. Bu sebeple Kur’ân’dan uzaklaşmak, sadece bireysel değil, kozmik bir dengesizliğe yol açar. Çare: Kur’ân’a sarılmak, onu hayata hâkim kılmaktır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 20th, 2025