İman Cephesi: Mezara Doğru Adımlarken Bile Susmayan Bir Kalbin Feryadı

İman Cephesi: Mezara Doğru Adımlarken Bile Susmayan Bir Kalbin Feryadı

“Bir tek gayem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile inşâallah Allah huzuruna girmek istiyorum, bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki Bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız. El birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim.”
Şualar

Bediüzzaman Said Nursî’nin yukarıdaki ifadeleri, sadece bir şahsî serzeniş değil; aynı zamanda bir devrin imanla küfür, hakikatle sapkınlık, nurla zulmet arasındaki mücadelesinin özetidir. Bu cümleler, hem bir hayatın muhasebesi hem de bir milletin akıbetini belirleyecek fikrî bir direnişin meşalesidir.

Bir Feryadın Arka Planı: Mezara Yaklaşırken Bile Durmayan Azim

“Mezara yaklaştığım bu zamanda…” diyerek söze başlayan bu beyan, dünyaya veda etmek üzere olan bir mü’minin en büyük endişesini dile getirir: Allah’a kavuşmadan önce O’nun dinine, imanına, kelamına son bir hizmet daha edebilmek… Bu endişe, bir nevi hakiki tevhid ehlinin hayat düsturudur. İnsan yaşlanınca dinlenmeyi değil, son nefesine kadar hizmet etmeyi murad eder.

Nursî’nin feryadı, sadece şahsî bir imtihan değil; İslâm coğrafyasının maruz kaldığı fikrî bir istila tehlikesinin ifşasıdır. Bolşevik rejimlerin temsil ettiği dinsiz, materyalist, inkârcı sistemlerin, özellikle gençleri hedef alarak iman esaslarını yıkmaya çalıştığını dile getiriyor. Çünkü gençlik, bir milletin hem ruhudur hem de yarınıdır. Eğer gençlik zehirlenirse, milletin istikbali kararır. İşte Said Nursî, bu fikrî saldırıya karşı fikrî bir cihad açmıştır.

Bolşevik Baykuşlarının Sesi: Din ve Değer Düşmanlığı

“Bolşevik baykuşları” ifadesi, sadece siyasî bir rejimi değil, onun taşıdığı manevî çöküşü de anlatır. Baykuş, sessizliğin, uğursuzluğun, karanlığın sembolüdür. Bolşeviklik ise Allah’ı, ahireti, dini inkâr eden, insanı sadece maddeden ibaret sayan bir inançsızlıktır. Bu sesin Müslüman bir vatanda yankılanması, sadece coğrafyanın değil, zihniyetlerin işgal altında olduğunun delilidir.

Said Nursî bu noktada İslâm’ın, Kur’ân’ın, iman esaslarının müdafaasını bir ömür boyu yaptığı gibi, mezara yürürken bile elden bırakmıyor. Çünkü iman, sadece bir tercih değil; bir mesuliyet, bir emanettir.

İman Cephesinde Yer Almak: Tarafsızlık İhanettir

Bediüzzaman’ın “Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir” cümlesi, safını açıkça belli eden bir müminin haykırışıdır. Bu bir siyasî tercih değil, imanî bir vecibedir. Çünkü küfrün cephesi birleşmişken, imanın mücahitleri birbirinden uzak durursa, bu gafletin vebali ağır olur.

Bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Modern zamanların baykuşları artık sadece bir ideolojiye değil; sosyal medya, sinema, akademi, sahte özgürlük sloganları, dinî yozlaşmalar gibi birçok kılıkta karşımıza çıkmakta. Gençlik, hâlâ hedefte. Fikirler hâlâ saldırı altında. Ve hâlâ iman ehli bir mücadele bekleniyor.

Mücadele Alanı: Kalem, Kelâm, Dua ve Davet

Said Nursî, mücadelesini silahla değil, kalemle yapmıştır. Risale-i Nur’lar, bir cephanedir. Gençlerin akıllarındaki şüpheleri def edecek, kalplerini hakikate ısındıracak bir iman dersidir. Bu çağrının bugünkü muhatapları bizleriz. Onun yaptığı gibi, biz de bugünün imansızlık tuzaklarına karşı kalemle, kelâm ile, dua ile, ahlâk ile karşı koymakla mükellefiz.

Sonuç ve Özet:

Bediüzzaman Said Nursî’nin bu feryadı, yaşadığı dönemin imanî krizine karşı bir nevi vasiyetnâme gibidir. O, hayatının son demlerinde bile din düşmanlarına karşı mücadele azmini sürdürmekte; gençliği, milleti, ümmeti iman noktasında diriltme gayesini yitirmemektedir. Onun bu dâvâsı bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Çünkü tehlike şekil değiştirse de mahiyet değişmemiştir. Bugün de iman, tehdit altındadır. Ve iman ehli, yine bu fikrî cihada davet edilmektedir.

Özet:
Bu metin, Said Nursî’nin hayatının sonlarında kaleme aldığı bir iman manifestosudur. Bolşevik ideolojinin gençlik üzerindeki etkisine karşı uyarı niteliğinde olup, iman düşmanlarına karşı kalemle yapılan fikrî cihadın önemini ifade eder. Bugün de benzer tehditler karşısında iman ehline düşen vazife; bu çağrıya kulak verip, gençliği Kur’ân ve iman hakikatleriyle buluşturmaktır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 20th, 2025