İÇİMİZDEKİ İSRAİL: KALPLERİN İŞGALİ VE BİR MEDENİYETİN KUŞATILMASI
İÇİMİZDEKİ İSRAİL: KALPLERİN İŞGALİ VE BİR MEDENİYETİN KUŞATILMASI
Tarih boyunca milletler dış düşmanlarla değil, içlerindeki ihanete göz yumduklarında çökmüştür. Kudüs’ün surları güçlüydü ama içerideki teslimiyet ruhu onu düşürdü. Endülüs dıştan değil, içeriden yıkıldı. Osmanlı koca bir cihan devleti iken; içerden zayıflatılan ruh kökleriyle parçalandı. Bugün de benzer bir tehlike ile karşı karşıyayız. Görünürde tehdit İsrail, ABD ya da Batı’dır. Lakin asıl tehlike kalbimize sızan İsrail’dir. İsrail artık sadece haritada değil; zihinlerde, kalplerde, algılarda ve tercihlerde yaşayan bir zihniyettir.
İÇİMİZDEKİ İSRAİL NE DEMEKTİR?
Bu kavram bir ırka, millete ya da kavme değil, bir zihniyete ve tavra işaret eder. İçimizdeki İsrail;
Mazlumu değil zalimi yücelten,
Kudüs’e değil Tel Aviv’e kalben yönelen,
Tevhid yerine inanç problemini içine sindiren,
Ahlakı değil gücü esas alan,
Siyonist aklı stratejik derinlik sanan,
Ümmetten uzak, çıkarına yakın duran bir ruhtur.
Böyle bir insan ne zaman Filistinli bir çocuğun feryadını görmezden gelir, ne zaman bir İsrailli kadın ağladığında üzülürse; orada sadece bir duygusal sapma değil, zihinsel bir işgal vardır.
1979 RUHU TASFİYE Mİ EDİLİYOR?
İran’da 1979 Devrimi ile Batı’ya başkaldıran bir direniş hattı doğdu. Şiî, Sünnî ayrımı bir yana, emperyalizme karşı duruş açısından bu tavır; ABD, İsrail ve Batı için bir tehdit oluşturdu. Bugün bu tehdit bertaraf edilmek isteniyor. Devrimi içeriden çürütmek, ekonomik olarak sıkıştırmak, etnik ayrımları kaşımak, PKK ve PJAK gibi aparatları kullanarak doğrudan saldırıya açık hale getirmek isteniyor. Nihai hedef: dejenere olmuş, devrimi inkâr eden bir İran profili ortaya koymak.
15 TEMMUZ BİR PROVA İDİ
Türkiye’deki 15 Temmuz hain darbe girişimi, yalnızca bir iç isyan değil, bir küresel provaydı. Amaç yalnızca iktidarı devirmek değil; ümmetin direniş umudunu kırmak, halkı sindirmek ve “İslam’la yönetilemezsiniz” mesajını vermekti. Başarılı olsaydı; Türkiye, Suriye gibi parçalanacak, ardından Irak’la birleşecek bir Kürt devleti kurgusu başlayacaktı.
Bugün bu plan, yeni varyantlarla yeniden masaya sürülmektedir. İçimizdeki bazı sözde entelektüeller, “ılımlı İsrail”, “anlayışlı Batı” gibi kavramlarla ümmeti psikolojik olarak teslim almaya çalışmaktadır.
TARİHİ PLAN: NİLDEN FIRAT’A
İsrail’in yayınladığı resmî haritalarda Nil-Fırat arası açıkça hedeflenmiştir. Tevrat’ın tahrif edilmiş versiyonunda bu vaat yer alır. Bu plan şunları ihtiva eder:
Türkiye’nin Güneydoğusu,
Irak’ın Kuzeyi,
Suriye’nin kuzeyi,
Mısır ve Ürdün’ün bazı bölgeleri.
Bu bölgelerde İsrail; etnik çatışmaları, yapay terör örgütlerini, su kaynaklarını kontrolü ve silah yığınağını devreye almıştır.
SÜLEYMAN MABEDİ PLANI
İsrail’in en büyük tarihî hedeflerinden biri, Mescid-i Aksa’nın yıkılarak yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmektir. Bugün Gazze’ye yapılan katliamlar sadece “savunma” bahanesi değildir. Aynı zamanda halkı göçe zorlamak, direnişi yok etmek ve Yahudi tapınağını kurmak için yapılan sistematik bir soykırımdır. Bu, sadece Filistin değil; İslam ümmetinin kalbine yapılan bir saldırıdır.
BOP PROJESİ: SÖNDÜRÜLMÜŞ BİR ORTADOĞU
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ABD’nin kontrolünde şekillenen yeni dünya düzeni projesidir. Bu plana göre:
22 İslam ülkesi yeniden dizayn edilecek,
Halklar birbirine kırdırılacak,
Yönetimler değiştirilecek,
Petrol ve maden kaynaklarına el konulacak.
Ortadoğu’da “ılımlı” ve teslimiyetçi İslam anlayışları yerleştirilecek, cihad ve adalet kavramları sistem dışı ilan edilecektir. BOP’un alt metni şudur:
“İslam yaşamasın, sadece bir ritüel olarak var olsun.”
KÜRESEL HESAPLAR: EKONOMİ, ÇİN, RUSYA
Bugün İsrail ve ABD’nin niyeti sadece Ortadoğu’yu değil, Çin’in ekonomik yükselişini durdurmak ve Rusya’yı kuşatıp içine kapatmaktır.
İran’ın düşmesiyle Çin’in petrol ve doğalgaz yolları kesilecek.
Türkiye ve Azerbaycan hattı üzerinden Çin’in Orta Asya’ya uzanan ipekyolu sekteye uğratılacak.
Rusya Karadeniz’e, Çin Basra Körfezi’ne hapsedilecektir.
Böylece ABD ve Batı hem kendi borçlarını savaşla unutturacak, hem de dünya liderliğini geri kazanacaktır.
BÜYÜK TEHLİKE: ÜMMETİN ÇÖKERTİLMİŞ PSİKOLOJİSİ
En büyük tehlike, zihinlerin işgal edilmesiyle oluşur. Bugün İslam ülkeleri;
Birbirine güvenmemekte,
Batı’yı hâkim, Müslüman’ı ise aciz görmekte,
Kendi değerlerinden utanmakta,
Direnişi “terör”, teslimiyeti “medeniyet” zannetmektedir.
Bu, düşmandan daha tehlikeli bir iç yıkımdır. Çünkü bu zihinle ümmet yeniden ayağa kalkamaz. Asıl direniş, kalpleri İsrail’den temizlemekle başlar.
ÖZET
Görünen düşman İsrail ve ABD olsa da, asıl tehlike içimizdeki İsrail zihniyetidir. Bu zihniyet, ümmeti içeriden çökertmekte, teslimiyet ve zillet üretmektedir. İsrail ve Batı; İran’ı devrimsizleştirmek, Türkiye’yi içten çökertmek, Nil-Fırat hayalini gerçekleştirmek, Mescid-i Aksa’yı yıkmak, BOP planı ile İslam ülkelerini parçalamak ve Çin-Rusya hattını durdurmak istemektedir. Bu süreçte en önemli direnç noktası ümmet bilinci ve hakikat şuurudur. Çünkü asıl zafer; silahla değil, kalpteki işgalden kurtularak kazanılacaktır.