Hilafetin Gölgesinde: Abbasîlerden Deccal’a Uzanan Hikmetli Bir Yolculuk

Hilafetin Gölgesinde: Abbasîlerden Deccal’a Uzanan Hikmetli Bir Yolculuk

Giriş: Hilafetin Bir Kader Yolculuğu

İslâm tarihinin en dikkat çekici ve en az anlaşılan hadislerinden biri, sahih kaynaklarda yer alan şu cümledir:

> “لَنْ تَزَالَ الْخِلَافَةُ فٖى وِلْدِ عَمّٖى صِنْوِ اَبِى الْعَبَّاسِ حَتّٰى يُسَلِّمُوهَا اِلَى الدَّجَّالِ”
“Benim amcam, pederimin kardeşi Abbas’ın evladında hilafet-i İslâmiye devam edecek. Ta ki Deccal’a, o hilafeti -yani saltanat-ı hilafet- teslim edene kadar.”Şualar

Bu hadis, sadece bir tarihi haber vermekle kalmaz; aynı zamanda bir hikmeti, bir ibreti ve bir ikazı içinde barındırır. Çünkü burada bahsedilen süreç, İslâm ümmetinin zahiren güçten düşmesiyle birlikte batıni bir tehlikenin ortaya çıkacağını gösterir. Hilafet gibi yüce bir makamın, sonunda Deccal gibi müfsid bir şahsa intikal etmesi, sadece siyasi değil, aynı zamanda derin bir manevî gerilemenin de ifadesidir.

  1. Abbasîler: Hilafetin Siyasi Yüzü

Abbâsîler, Hz. Abbas’ın neslinden gelen bir hanedandır. Bu hanedan, Emevîlerin yıkılışından sonra hilafeti devralmış ve İslâm dünyasının önemli bir dönemine damga vurmuştur. İlmî, kültürel ve siyasî açılardan parlak bir dönem geçirmişlerse de, zamanla zayıflamış ve hilafet sadece bir isimden ibaret kalmıştır. Özellikle Moğol istilaları sonrası, Abbâsî hilafeti sembolik bir niteliğe bürünerek Memlûkler ve Osmanlılar döneminde temsili bir hâle gelmiştir.

Bu durum, bir manada hadisin işaret ettiği “hilafetin içinin boşalması” sürecidir. Zahirde hilafet devam etmekte ama manada bir yıpranma, hatta bir terk ediliş söz konusudur.

  1. Hilafetin Deccal’a Teslimi: Zahirîden Batınîye Kayış

Hadiste geçen “Deccal’a teslim” ifadesi, sadece fizikî bir devri anlatmaz. Bu, aynı zamanda hakikatin yozlaştırılması, zahirin hakikatten koparılmasıdır. Çünkü Deccal, İslâmî hakikatleri ters yüz eden, bâtılı hakikat gibi sunan bir figürdür. Deccal’ın eline geçen hilafet, artık bir rahmet aracı değil, bir tahribat vasıtası hâline gelir.

Hilafet, asli fonksiyonu olan adaleti tesis, dini muhafaza ve ümmeti bir arada tutma vasfını kaybedince, onun yerine gelen güçler bu boşluğu zulüm, fitne ve istibdatla doldurur. Bu açıdan Deccal sadece bir şahıs değil, bir zihniyet, bir sistem, hatta küresel bir inkâr organizasyonunun temsili olarak karşımıza çıkar.

  1. Ders: Zahirin Parıltısına Aldanma

Bu hadis-i şerif, bize önemli bir hakikati öğretir: İsmin, unvanın, makamın zahiri vardır; ama asıl olan onun mazmunudur. Hilafet ismen devam etse de ruhen Deccal’a hizmet ediyorsa, o artık bir rahmet değil, bir musibet vesilesidir. Bu yüzden sadece şekle, görünüşe değil; mana, gaye ve fonksiyona bakmak gerekir.

Tarihte birçok kavram, içi boşaltılarak istismar edilmiştir. Din, ilim, adalet, hilafet… Hepsi hakikaten yüce mânâlar taşır; ama yanlış ellere geçince hakkın zıddı hâline gelir. Nitekim Kur’an’ın ifadesiyle:

> “Onlar sözlerin en güzelini duyarlar, fakat onu tersyüz ederler.”
Bu da Deccal zihniyetinin temel vasfıdır: Hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterir.

  1. Bugün İçin Mesaj: Yeni Bir Hilafetin İnşası

Bu hadis, bizlere karamsarlık değil, uyanıklık ve şuur telkin eder. Hilafetin Deccal’a geçişi, bir bitiş değil, Mehdi’nin zuhurunun mukaddimesidir. Çünkü bozulma en zirveye vardığında, ıslahın da vakti gelmiştir.

Bugün Müslümanlar olarak yeniden hilafeti, yani birlik, adalet, hikmet ve maneviyat merkezli bir ümmet bilincini inşa etmekle mükellefiz. Zahiri değil, hakikati esas alan bir hilafet anlayışı ancak bu tehlikeyi bertaraf edebilir.

Sonuç: Gölge ile Hakikat Arasında Hilafet

Hadis-i şerifin işaret ettiği süreç, sadece bir siyasi tarih değil; aynı zamanda bir iman ve fikir imtihanıdır. Hilafet makamı nasıl ki yeryüzünde Allah’ın adaletini ve rahmetini temsil ediyorsa, Deccal zihniyeti de bu makâmı ifsat etmek için pusuya yatmış bir bozgunculuk hareketidir.

Hilafeti korumak; unvanı, sarığı, tahtı değil; onun yüklediği hakikati, sorumluluğu ve ruhu korumaktır.

Özet:

Bu makalede, sahih bir hadis-i şerifte geçen “Hilafet Abbasoğullarında kalacak, ta ki Deccal’a teslim edilinceye kadar” ifadesi ışığında İslâm tarihindeki hilafet süreci ele alınmıştır. Hadis, hilafetin sadece siyasi bir yapı olmadığını, aynı zamanda manevî bir temsil ve emanet olduğunu ifade eder. Zahirde devam eden fakat ruhen bozulan bir hilafetin, Deccal gibi bir müfsid zihniyetin eline geçmesi, sadece tarihsel değil, aynı zamanda teolojik bir ikazdır. Bugün Müslümanlara düşen görev, bu ibretli süreçten ders alarak, yeniden bir hikmet, adalet ve vahdet merkezli hilafet bilinci inşa etmektir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 20th, 2025